içindekiler

istanbul boşanma avukatı Rehberi: Boşanma Davaları ve Hukuki Bilgiler

İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri olarak her alanda olduğu gibi boşanma davaları konusunda da ilk sıralarda yer almaktadır. TÜİK verilerine göre 2023 yılında en fazla boşanma 33.297 ile İstanbul’da gerçekleşmiştir . Bu durum, İstanbul’da boşanma avukatlarına duyulan ihtiyacın ne denli yüksek olduğunu göstermektedir. Boşanma süreci, hukuki olduğu kadar duygusal açıdan da son derece yıpratıcı olabilmektedir. Bu nedenle İstanbul boşanma avukatı arayışında olan kişiler, hem güçlü bir hukuki temsil hem de sürecin hassasiyetine uygun profesyonel destek beklemektedir.

Bu kapsamlı rehberde, Türk hukukunda boşanma konusunu tüm yönleriyle ele alacak; İstanbul’da boşanma davasının nasıl yürüdüğünden, avukat seçimine ve sıkça sorulan sorulara kadar pek çok konuda ayrıntılı bilgiler sunacağız. Amaç, İstanbul ve Marmara bölgesinde “İstanbul boşanma avukatı” araması yapan okurların, arama motorlarında karşılaştıkları bu makalede aradıkları tüm cevapları bulmasıdır.

Kılavuz niteliğindeki bu makalede, boşanma hukuku alanında doktora tezi seviyesinde bir derinlikle, ancak anlaşılır ve akıcı bir dille bilgiler verilecektir. Boşanma avukatının rolü, Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma süreçleri, nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi temel konular başlıklar halinde incelenecektir. Her bölümde konuya ilişkin yasal dayanaklar ve güncel gelişmeler, resmi kaynaklardan alıntılarla desteklenecektir.

Özellikle Yargıtay kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları ve Adalet Bakanlığı açıklamaları gibi kamu kurumları kaynaklı bilgiler vurgulanarak, ele alınan konuların hukuki dayanakları ortaya konacaktır. Makalenin sonunda ise İstanbul’da boşanma avukatı arayan bireylerin Google’da sıkça sorduğu soruların yanıtlandığı Sıkça Sorulan Sorular (SSS) bölümü yer alacaktır.

Kısa paragraflar ve düzenli alt başlıklar ile hazırlanan bu rehber, SEO uyumlu bir şekilde, hedef anahtar kelime ve türevlerini organik biçimde barındırmaktadır. İstanbul’da boşanma avukatı arayanlar için bir başvuru kaynağı olmasını umduğumuz makaleye, şimdi boşanma hukukunun temel kavramlarıyla başlayalım.

istanbul boşanma avukatı ile Boşanma Hukuku ve Boşanma Avukatının Rolü

Boşanma hukuku, Türk Medeni Hukuku içerisinde aile hukuku dalına girer ve evlilik birliğinin sona erdirilmesi sürecini ve buna bağlı hukuki sonuçları düzenler. Evliliğin sonlandırılması sadece eşleri değil, varsa çocukları ve tarafların maddi-manevi haklarını da etkilediği için, boşanma davaları karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Bu süreçte boşanma avukatının rolü, müvekkilinin hak ve menfaatlerini koruyarak yasal prosedürü en etkin şekilde yürütmektir.

,Avukat, müvekkilini hukuki olarak temsil ederken aynı zamanda onun için bir danışman, stratejist ve gerektiğinde arabulucu görevi de görür. Özellikle aile hukukunun duygusal yönü ağır basan konularında, deneyimli bir boşanma avukatı hem hukuki bilgisiyle yol gösterir hem de taraflar açısından en az zarar veren çözümleri bulmayı hedefler .

Boşanma avukatı; müvekkilinin boşanma sebebine uygun şekilde dava dilekçesini hazırlar, gerekli delilleri ve tanıkları toplar, duruşmalarda temsil görevini üstlenir. İstanbul gibi büyük şehirlerde tecrübeli avukatlar, arabuluculuk ve dostane çözüm yollarını öncelikli olarak değerlendirmekte, anlaşma sağlanamadığı takdirde müvekkillerinin haklarını mahkeme nezdinde kararlılıkla savunmaktadır . Bu yaklaşım, uzun ve yıpratıcı dava süreçlerinin mümkün olduğunca kısaltılmasını ve taraflar açısından daha az yıkıcı olmasını amaçlar. Nitekim aile hukukunun temel prensiplerinden biri, özellikle çocukların en az zararla bu süreçten çıkmasını sağlamaktır. Bu nedenle, boşanma avukatları gizlilik, hassasiyet ve profesyonellik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarak çalışmak durumundadır.

İstanbul’da faaliyet gösteren bir boşanma avukatı, sadece Türk Medeni Kanunu’na hâkim olmakla kalmaz; aynı zamanda İstanbul Aile Mahkemelerinin işleyişi, bölgedeki yargısal uygulamalar ve içtihatlar konusunda da bilgi sahibidir. İstanbul, boşanma davalarının sayısı bakımından önde olduğundan, mahkemelerin iş yükü fazladır ve usuli işlemlerin takibi önem arz eder.

Tecrübeli bir avukat, İstanbul’daki aile mahkemelerinin prosedürlerini, dilekçe ve cevap sürelerini, tebligat işlemlerini yakından takip ederek müvekkilinin davasının gereksiz gecikmelere uğramamasını sağlar. Ayrıca müvekkilini her adımda bilgilendirerek dava stratejisini birlikte planlar. Sonuç olarak, boşanma sürecinde uzman bir avukatla çalışmak, hem hak kayıplarının önüne geçmek hem de süreci psikolojik olarak daha yönetilebilir kılmak açısından büyük önem taşımaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nda Boşanma Sebepleri

Türk Medeni Kanunu (TMK), boşanma sebeplerini özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebebi olarak iki kategoride düzenlemiştir . Özel boşanma sebepleri, kanunda tek tek sayılan ve belirli olaylara dayanan durumlardır; genel boşanma sebebi ise evlilik birliğinin temelden sarsılması (halk arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinir) halidir. Aşağıda öncelikle Medeni Kanun’da yer alan özel boşanma sebepleri açıklanmaktadır:

Özel Boşanma Sebepleri (TMK m.161–165)

1. Zina (Aldatma) – TMK m.161: Eşlerden biri, evlilik birliği devam ederken diğer eşi aldatırsa, aldatılan eş zina sebebine dayanarak boşanma davası açabilir. Zina, kanunda özel sebep olarak düzenlendiğinden bu olaya dayanan davalar, zinanın öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay ve her hâlde fiilin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır (aksi takdirde dava hakkı zamanaşımına uğrar). Zina sebebiyle boşanmada, davacı eşin bu fiili affetmemiş olması da gerekir. Zina ispat edilirse hakim, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmaksızın boşanmaya karar verebilir.

2. Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış – TMK m.162: Eşlerden birinin diğerini öldürmeye teşebbüs etmesi (hayata kast), eşine karşı ciddi şekilde kötü muamelede bulunması veya ağır hakaret, ağır tehdit gibi onur kırıcı davranışlar sergilemesi durumunda, mağdur eş bu özel sebebe dayanarak boşanma davası açabilir. Bu durumda da dava açma süresi, fiilin öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve fiilin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl ile sınırlıdır. Bu gibi ağır kusurlu davranışlar, evlilik birliğini derinden zedeleyen hadiselerdir ve ispatlandığında boşanma kararı verilebilmektedir.

3. Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme – TMK m.163: Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler ya da toplumun genel ahlak anlayışına aykırı, haysiyetsiz bir yaşam sürdürürse, diğer eş bu sebebe dayanarak boşanma talep edebilir. Burada “küçük düşürücü suç”tan kasıt, örneğin yüz kızartıcı suçlar olarak bilinen ve toplumda kişiyi utanç durumuna sokabilecek eylemlerdir. Haysiyetsiz hayat sürme ise sürekli ve iradi olarak süren ahlak dışı yaşam tarzını ifade eder. Bu durumların evlilik birliğini temelden sarstığı kabul edilir. Yine 6 ay ve 5 yıllık hak düşürücü süreler bu sebep için de geçerlidir.

4. Terk – TMK m.164: Eşlerden biri haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk eder ve bu terk olgusunun en az 6 ay kesintisiz sürmesi ile ayrıca bu süre sonunda da devam etmesi halinde, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Ancak kanuna göre terk sebebiyle dava açılabilmesi için öncelikle terk eden eşe mahkeme aracılığıyla noter ihtarı gönderilerek eve dönmesi ihtar edilmelidir.

İhtar çekildikten sonra en az 2 ay içinde eş eve dönmezse ve toplam terk süresi 6 ayı geçmişse dava şartları oluşur. Terk fiilinde, evi terk etmeye zorlamak amacıyla diğer eşi evden kovma veya eve dönmesini engelleme gibi durumlar da terk sebebi sayılır. Terk sebebi, boşanma hukukunda oldukça teknik ayrıntıları olan bir sebeptir; usulüne uygun ihtar yapılması kritik önem taşır.

5. Akıl Hastalığı – TMK m.165: Eşlerden biri evlilik devam ederken akıl hastalığına yakalanır ve bu nedenle ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, boşanma mümkün olabilmektedir. Ancak bunun için resmi sağlık kurulundan hastalığın geçmesinin mümkün olmadığı yönünde rapor alınması gerekir. Yani akıl hastalığı tedavi edilemez ve evlilik birliğini sürdürmeyi imkânsız kılar nitelikte olmalıdır. Bu sebebe dayanarak açılan davalarda hak düşürücü süre aranmaz; hastalığın sürekliliği raporla sabit ise zaman sınırlaması olmaksızın boşanma istenebilir.

Yukarıda sayılan özel boşanma sebepleri, kanunun ciddi ve spesifik boşanma gerekçeleri olarak belirlenmiştir. Bu sebeplerden birine dayanarak boşanma davası açıldığında, davacı eşin kusuru ispat yükü altında olduğunu not etmek gerekir. Örneğin zina iddiasını öne süren eş, bu iddiayı ispatlayacak delilleri mahkemeye sunmalıdır. Özel sebebe dayalı davalarda, iddia kanıtlanamazsa boşanma talebi reddedilebilir.

Genel Boşanma Sebebi: Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (TMK m.166)

Özel sebepler dışında kalan tüm durumlarda, kanun “evlilik birliğinin sarsılması” olarak ifade edilen genel bir boşanma sebebi öngörmüştür. TMK m.166/1 uyarınca “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” Bu hüküm, halk dilinde “şiddetli geçimsizlik” diye bilinen ve evlilik ilişkisinin onarılamayacak biçimde zarar gördüğü genel durumu tanımlar. Bu sebebe dayanarak açılan boşanma davalarına çekişmeli boşanma davaları denir (aksi ispatlanıncaya kadar, tüm boşanma davaları evlilik birliğinin sarsılması temeline dayandırılabilir).

Genel sebeple boşanmada, belirli bir olayın varlığı zorunlu değildir; evlilik boyunca birikmiş çeşitli geçimsizlik unsurları, anlaşmazlıklar, güvensizlikler bu kapsamda değerlendirilebilir. Elbette mahkeme, somut olayda evlilik birliğinin gerçekten temelinden sarsılıp sarsılmadığını değerlendirirken, tarafların ileri sürdüğü vakıaları ve delilleri inceler. Yargıtay uygulamasında, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için bazı ölçütler geliştirilmiştir. Örneğin, ortak yaşam eşler için “çekilmez hale gelmiş” olmalıdır .

Ayrıca kusur ilkesi gereği, kanun her ne kadar “eşlerden her biri dava açabilir” dese de, Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre tamamen kusurlu olan eşin tek taraflı olarak bu sebebe dayanarak boşanma davası açamayacağı yorumu yapılmaktadır . Yani evlilik birliğinin sarsılmasında davacının ağır kusurlu olması ve davalı eşin bu duruma itiraz etmesi halinde, hakim boşanma kararı vermeyebilir. Ancak davalının itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğindeyse ve evliliğin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, istisnaen boşanmaya hükmedilebilir (TMK m.166/2 hükmü) .

Türk hukukunda genel boşanma sebebi kapsamında üç farklı durum ayrıca düzenlenmiştir:

  • Anlaşmalı Boşanma (TMK m.166/3): Evlilik birliği en az 1 yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi halinde, mahkeme anlaşmalı boşanmaya karar verebilir. Bu durumda hakim tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe oluştuğunu tespit etmeli ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu konusunda taraflarca sunulan anlaşmayı uygun bulmalıdır . Hakim, çocukların ve tarafların menfaati gerektiriyorsa anlaşmada değişiklik yapabilir; bu değişiklik taraflarca kabul edilirse boşanmaya hükmolunur. Anlaşmalı boşanmada tarafların sulh anlaşmaları (protokol) büyük önem taşır ve aşağıda ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
  • Fiili Ayrılık Sonucu Boşanma (TMK m.166/4): Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış olan dava reddedilmiş ve ret kararı kesinleştikten sonra üç yıl geçmiş olmasına rağmen ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden birinin talebi üzerine evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek boşanmaya karar verilir . Bu hüküm, evliliğin fiilen bitmiş olması durumunda hukuken de sona erdirilmesini sağlayan istisnai bir düzenlemedir. Pratikte çok sık uygulanmasa da, kanunda bu imkan tanınmıştır.

Özetle, genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması, çok çeşitli olguları içine alan geniş bir kavramdır. Hakim, dosyadaki delillere göre evlilik ilişkisini değerlendirmekte ve ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediğine kanaat getirmektedir. Ekonomik sıkıntılar, aile büyüklerinin evliliğe müdahalesi, şiddet (fiziksel veya psikolojik), sadakatsizlik şüphesi, ilgisizlik, iletişim kopukluğu gibi pek çok unsur tek başına veya birlikte evlilik birliğini sarsan nedenler olarak kabul edilebilmektedir. Bu noktada her olayın somut özellikleri önem kazanır; benzer vakıalarda bile farklı ailelerde etki derecesi değişebilir. Boşanma davalarında yargı makamları için önemli olan, evliliğin devamının taraflardan beklenemeyecek derecede zorlaşıp zorlaşmadığıdır.

Anlaşmalı Boşanma Davaları (Hızlı ve Uzlaşmalı Çözüm)

Yukarıda genel hatlarıyla belirtildiği üzere, anlaşmalı boşanma, tarafların boşanmanın tüm koşulları üzerinde uzlaşmaları neticesinde, nispeten hızlı şekilde sonuçlandırılan bir dava türüdür (TMK m.166/3) . Anlaşmalı boşanma, çekişmeli davaya kıyasla daha kısa sürede ve daha az yıpratıcı olması nedeniyle taraflarca tercih edilebilmektedir. Ancak kanun, anlaşmalı boşanmanın kötüye kullanılmasını önlemek ve aceleyle alınan kararların önüne geçmek amacıyla bazı şartlar öngörmüştür.

Anlaşmalı Boşanma Şartları ve Protokol

Anlaşmalı boşanmadan söz edebilmek için öncelikle evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması gerekir. Türk Medeni Kanunu, bir yıldan kısa süren evliliklerde taraflar her konuda anlaşılsa bile anlaşmalı boşanmaya izin vermemektedir. Bu durumda, 1 yıl dolmadan boşanmak isteyenlerin çekişmeli (anlaşmasız) boşanma davası açmaları gerekir.

Eğer evlilik bir yıldan uzun sürmüşse, anlaşmalı boşanmanın diğer koşulları şunlardır:

  • Tarafların Boşanma İradesinde Anlaşması: Eşler, evliliği sona erdirme konusunda mutabık olmalıdır. Anlaşmalı boşanma için her iki tarafın da boşanmayı istemesi şarttır. Bir taraf istemediği takdirde anlaşmalı usul mümkün olmaz, dava çekişmeliye döner.
  • Boşanmanın Mali Sonuçları ve Velayet Konusunda Anlaşma: Eşler, boşanmanın getireceği nafaka, maddi-manevi tazminat, velayet, çocukla kişisel ilişki (görüşme) ve mal paylaşımı gibi tüm konularda uzlaşmış olmalıdır. Bu uzlaşma genellikle yazılı bir anlaşmalı boşanma protokolü ile somutlaştırılır. Protokolde, varsa çocukların kimde kalacağı, diğer ebeveynin çocukla görüşme düzeni, çocuğa iştirak nafakası miktarı; eşlerden birine ödenecek yoksulluk nafakası tutarı; maddi veya manevi tazminat ödenip ödenmeyeceği ve mal paylaşımının ne şekilde yapılacağı gibi hususlar ayrıntılı olarak belirtilir.
  • Tarafların Mahkemede Bizzat Hazır Bulunması: Anlaşmalı boşanma duruşmasında hakim, her iki eşi de bizzat dinlemek zorundadır. Kanuna göre, avukatları olsa dahi eşlerin duruşmaya fiilen katılıp boşanma isteklerini hakim önünde sözlü olarak teyit etmeleri gerekir . Bu şart, tarafların protokolü özgür iradeleriyle imzaladıklarını ve anlaşma iradelerinin devam ettiğini hakim huzurunda ifade etmeleri içindir. Eşlerden biri duruşmaya gelmez ya da gelip boşanma iradesini geri çekerse, anlaşmalı boşanma gerçekleşmez.

Hakim, anlaşmalı boşanmada protokolün içeriğini kanuna ve tarafların menfaatlerine uygunluk yönünden inceler. Özellikle çocukların durumu söz konusuysa, hakim kamu düzeni gereği çocuk için düzenlemelerde değişiklik yapılmasını gerekli görebilir (örneğin, çocuğa takdir edilen nafaka çok düşükse bunu yükseltilmesini isteyebilir). Hakimin işaret ettiği değişiklikler taraflarca kabul edilirse, boşanma kararı verilir; taraflar bu değişikliklerde anlaşamazsa, dava anlaşmalı olmaktan çıkar. Ancak uygulamada protokol, avukatlar tarafından titizlikle hazırlanır ve çoğunlukla hakim onayına uygun şekilde düzenlenir.

Anlaşmalı Boşanma Süreci ve Süresi

Tüm şartlar sağlandığında, anlaşmalı boşanma davası çoğunlukla tek celsede (tek duruşmada) sonuçlanır. İstanbul gibi yoğun adliyelerde dahi, dosyada eksik bir belge yoksa ve taraflar duruşmaya geldilerse, hakim boşanmaya dair kararını aynı gün açıklayabilir. Kararın yazılması ve taraflara tebliği ile kesinleşme süreci birkaç haftayı bulabilir. Genellikle anlaşmalı boşanma, dava açıldıktan sonra 1-2 ay içinde tamamen neticelenmiş olur . Elbette bu süre mahkemenin yoğunluğuna göre değişebilir; bazı durumlarda birkaç hafta içinde dahi kesinleşen kararlar görülmektedir.

Kararın kesinleşebilmesi için, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren istinaf/temyiz sürelerinin dolması veya tarafların bu yollara başvurmamaları gerekir. Taraflar genelde anlaşmalı boşanmada kararı temyiz etmezler; böylece karar yaklaşık 2 hafta – 1 ay içinde kesinleşir. Mahkeme kesinleşen boşanma ilamını nüfus müdürlüğüne göndererek nüfus kaydına boşanma tescili yapılmasını sağlar . Bu işlemle birlikte taraflar artık resmen boşanmıştır ve yeni bir evlilik yapmak isterlerse önlerinde hukuki engel kalmaz.

Anlaşmalı boşanma İstanbul özelinde bakıldığında, şehrin büyük adliyelerinde (örneğin İstanbul Çağlayan Adliyesi, Anadolu (Kartal) Adliyesi, Bakırköy Adliyesi gibi) aile mahkemeleri yoğun olsa da anlaşmalı protokolün varlığı süreci oldukça hızlandırır. İstanbul’da anlaşmalı boşanma davaları bazen 10-15 dakika süren duruşmalarla neticelenebilmektedir. Bu nedenle, çiftler arasında boşanma konusunda ve şartlarda uzlaşma imkânı varsa, uzun çekişmeli süreçlere girmeksizin anlaşmalı yolu denemeleri, hem yargılama süresini kısaltacak hem de tarafların yıpranmasını azaltacaktır.

Anlaşmalı Boşanmanın Avantajları

Anlaşmalı boşanmanın en büyük avantajı, yukarıda belirtildiği gibi, hızlı bir şekilde sonuçlanmasıdır. Ayrıca taraflar kendi aralarında uzlaştıkları için, verilen karar her iki tarafın da kabullendiği şartları içerir; bu da karar sonrası ihtilaf riskini düşürür. Çekişmeli davalarda sıkça görülen “karara itiraz etme, temyize gitme” süreçleri anlaşmalı boşanmada genellikle yaşanmaz.

Bununla birlikte, anlaşmalı boşanma her durum için uygun olmayabilir. Taraflar arasında şiddetli bir dengesizlik varsa (örneğin biri baskın karakterde olup diğerini hakkından feragat etmeye zorluyorsa) veya aile içi şiddet öyküsü bulunup sağlıklı müzakere imkânı yoksa, anlaşmalı protokol yapmak mağdur eşin hak kaybına yol açabilir. Bu nedenle her anlaşmalı boşanma protokolü, bir boşanma avukatı tarafından dikkatlice incelenmeli ve hak kayıpları engellenmelidir.

Özetle, evlilik en az bir yıl sürmüş ve taraflar tüm koşullarda anlaşmışsa, anlaşmalı boşanma İstanbul gibi büyük bir şehirde dahi kısa sürede evliliği sonlandırmanın yolu olarak karşımıza çıkar. Yine de protokol hazırlığı ve duruşma aşamasında uzman bir avukatın desteğiyle hareket etmek en sağlıklı sonuçları verecektir.

Çekişmeli Boşanma Davası: Süreç ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Eğer taraflar boşanma kararı veya boşanmanın koşulları üzerinde anlaşamıyorlarsa, çekişmeli boşanma davası açılması gündeme gelir. Çekişmeli boşanma, bir eşin talebi ve diğer eşin itirazı (veya anlaşmazlığı) söz konusu olduğu için, yargılama süreci anlaşmalıya göre daha uzun ve detaylıdır. İstanbul’da çekişmeli boşanma davaları, Aile Mahkemelerinin yoğunluk düzeyine göre 6 ay ile 2 yıl arasında ilk derece mahkemesinde sonuçlanabilmektedir; dosyanın istinafa veya temyize gitmesi halinde bu süre uzayabilir. Bu bölümde çekişmeli boşanmanın aşamalarını ve tarafların dikkat etmesi gereken hususları ele alacağız.

Dava Dilekçesi ve İlk Aşama

Çekişmeli boşanma davası, davacı eşin (boşanmak isteyen tarafın) yetkili Aile Mahkemesi’ne bir boşanma dilekçesi vermesiyle başlar. Dava dilekçesinde davacı, boşanmak istediğini ve bunun sebeplerini dayanaklarıyla birlikte belirtir. Dilekçede ayrıca boşanmanın ferileri diyebileceğimiz nafaka talepleri, tazminat talepleri, çocukların velayeti gibi konularda istekler de yer alır. Dava, harcın yatırılması ve dilekçenin mahkemeye kaydedilmesiyle açılır.

Yetkili mahkeme konusunda Türk Medeni Kanunu m.167’ye göre boşanma davaları eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesinde veya eşlerin davadan önce son defa altı ay birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılabilir . Örneğin çift en son 6 aydan uzun bir süre İstanbul’da birlikte yaşadıysa, İstanbul Aile Mahkemeleri yetkilidir. İstanbul gibi büyükşehirlerde çok sayıda Aile Mahkemesi bulunduğundan, dava dilekçesi verildiğinde tevzi sistemiyle (rastgele) bir aile mahkemesine düşer. İstanbul’da Anadolu yakasında ve Avrupa yakasında ayrı adliye merkezlerinde aile mahkemeleri bulunmaktadır.

Dava açıldıktan sonra, mahkeme dilekçeyi davalı eşe tebliğ eder. Davalı taraf, tebliğden itibaren kanunen öngörülen süre içinde (genelde 2 hafta) cevap dilekçesi sunar. Boşanma davalarında 2018’den itibaren uygulanan yazılı usul gereği, dilekçelerin teatisi aşaması vardır: Davacı, davalının cevabına karşı cevaba cevabını; davalı da ona karşı ikinci cevap dilekçesini sunabilir. Bu dört dilekçelik aşama tamamlandıktan sonra mahkeme ön inceleme duruşması günü belirler.

Ön İnceleme ve Tahkikat (Yargılama) Aşaması

Ön inceleme duruşması, çekişmeli boşanma davalarında tarafların anlaşıp anlaşmadıklarının ve ihtilaf konularının netleştirildiği ilk duruşmadır. Mahkeme, dilekçeler aşamasının tamamlanmasının ardından ön inceleme için bir gün tayin eder ve tarafları davet eder. Bu duruşmada hakim, usule ilişkin eksikleri tamamlar, tarafların anlaşma olasılığını sorar (uyuşmazlık konularının tamamında veya bir kısmında sulh ihtimali var mı inceler) ve anlaşma olmadığı takdirde çekişmeli konuları tutanağa geçirerek tahkikat aşamasına geçer.

Tahkikat, davanın esasının incelendiği, delillerin toplandığı ve değerlendirildiği aşamadır. Bu aşamada tarafların gösterdiği deliller toplanır: Tanıklar dinlenir, sunulan belge ve kayıtlar incelenir, gerekirse keşif yapılır, bilirkişi incelemesi istenir vs. Boşanma davalarında en yaygın delillerden biri tanık beyanlarıdır; zira evlilik birliğinin sarsılması veya özel sebepler çoğu kez evin mahremiyeti içinde geçtiğinden, olguların ispatı için yakın çevrenin tanıklığı önem kazanır.

Örneğin şiddet iddiası varsa, bunu görmüş veya duymuş akraba, komşu tanıklar dinlenebilir. Zina iddiası için otel kayıtları, mesaj yazışmaları, fotoğraflar gibi deliller sunulabilir. Mali konular için tarafların gelir durumlarına dair belgeler (maaş bordrosu, vergi kaydı vb.) dosyaya celbedilebilir.

Hakim, çekişmeli boşanma davasında tarafların kusur durumunu belirlemeye çalışır. Çünkü kusur, hem boşanma kararı verilip verilmeyeceğinde (TMK 166/2’deki itiraz hakkı yönüyle) hem de maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası gibi sonuçlarda belirleyici bir faktördür. Kusur tespiti, sunulan deliller ışığında hakimin takdirine bağlıdır.,

Yargıtay’ın boşanmada kusur dağılımına ilişkin pek çok kararı bulunmaktadır; örneğin sadakatsiz davranış sergileyen eşin ağır kusurlu sayıldığı veya hakarete uğrayan eşin haklı olduğu gibi . Mahkeme, somut olayda tarafların eylemlerini değerlendirerek kimin ne kadar kusurlu olduğunu hüküm kısmında belirtir.

Boşanma davasının çekişmeli görüldüğü hallerde, mahkeme geçici önlemler de alabilir. TMK m.169’a göre dava açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli geçici tedbirleri re’sen (kendiliğinden) almak zorundadır . Örneğin ayrılık sürecinde çocukların kimde kalacağı, diğer eşin çocukla görüşme günleri, eşlerden birinin geçimini sağlamak için tedbir nafakası bağlanması gibi konular hemen bir ihtiyati tedbir kararıyla düzenlenir. Kanun, hakimin bu konuda resen karar alabileceğini vurgular; uygulamada da genellikle dava açıldığında dilekçedeki talepler doğrultusunda tedbir nafakası ve geçici velayet kararı kısa sürede verilir.

Tahkikat aşaması, dosya kapsamındaki tüm deliller toplandıktan ve taraflar da iddia ve savunmalarını detaylıca açıkladıktan sonra sona erer. Sonrasında mahkeme sözlü yargılama için genellikle bir duruşma yapar ve tarafların son beyanlarını alır (taraf vekilleri buna “sözlü beyan” da diyebilir). Ardından hakim, kararını açıklar.

Hüküm ve Sonrası: İstinaf ve Temyiz Süreci

Çekişmeli boşanma davasında mahkeme, tüm değerlendirmeler sonucunda boşanma talebini kabul edebilir veya reddedebilir. Boşanmaya hükmedilirse, ayrıca velayet, nafaka, tazminat gibi konularda da karar verilir. Örneğin çocuğun velayeti anneye bırakıldıysa, baba ile çocuk arasında hangi aralıklarla kişisel ilişki kurulacağı hüküm altına alınır; yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası miktarları belirlenir; kusurlu tarafa maddi veya manevi tazminat ödemesi yükümlülüğü getirilir (TMK m.174’e göre) .

Mahkeme boşanma talebini reddederse, evlilik birliği hukuken devam eder. Reddin kesinleşmesinden sonra 3 yıl fiili ayrılık oluşursa yukarıda bahsedilen TMK 166/4 hükmü uyarınca yeniden boşanma talebi mümkün olabilir. Ancak reddedilen taraf hemen üst mahkemeye başvuramaz; ilk ret kararının kesinleşmesi gerekir ki 3 yıllık süre işlesin. (Bu kural, anlaşmalı boşanma için geçerli değildir, sadece çekişmeli ve özel sebepli davaların reddi halinde uygulanır.)

Taraflar verilen kararı beğenmezse, Türkiye’de iki dereceli temyiz sistemi mevcuttur. Aile mahkemesinin kararı için öncelikle Bölge Adliye Mahkemesi (BAM)’na başvurulur (istinaf). BAM kararı düzeltebilir, bozabilir veya hukuka uygun bulup onaylayabilir. BAM kararlarına karşı, eğer kanun yolu açıksa (nafaka gibi konular hariç genelde açıktır), Yargıtay temyiz yolu kullanılabilir. Yargıtay da son incelemeyi yaparak kararı kesinleştirir.

Boşanma kararının istinaf/temyiz edilmesi halinde, bu süreç yıllar alabilir. Özellikle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin aile hukuku dairelerinde dosya yoğunluğu düşünüldüğünde, kararı temyize götürmek, kesinleşmeyi bir hayli geciktirebilir (bazen 1-2 yıl BAM, üzerine 1-2 yıl Yargıtay süreci söz konusu olabilir). Bunun sonucunda da örneğin velayet veya nafaka gibi konularda nihai kararın çıkması uzayacaktır. Ancak bekleme döneminde tedbir nafakası ve geçici velayet kararları uygulanmaya devam eder.

Burada AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Türkiye aleyhine baktığı bazı davalarda, boşanma yargılamalarının uzun sürmesi eleştirilmiştir. Örneğin 7 yıl süren bir boşanma davası nedeniyle Türkiye, AİHM tarafından makul sürede yargılama yapmadığı için mahkûm edilmiştir . Bu kararda AİHM, uzun yargılamanın hem eşler hem de çocuklar üzerinde olumsuz etkisini vurgulayarak, aile hukukunda daha etkin usuller kullanılması tavsiyesinde bulunmuştur. Nitekim Türkiye, son yıllarda bu eleştirilere yanıt olarak boşanma davalarını hızlandıracak önlemler üzerine çalışmaktadır.

Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılında yaptığı bir açıklamada, boşanma davalarında süreci uzatan usul konularını ana davadan ayıran, daha hızlı bir usul getirmek için çalışmalar yapıldığı belirtilmiştir . Bu kapsamda örneğin, boşanma sırasında mal paylaşımı gibi konuların ayrılıp ayrı bir prosedüre bağlanması veya bazı durumlarda arabuluculuk mekanizmalarının devreye sokulması gündeme gelmiştir. Henüz mevzuatta köklü bir değişiklik yapılmamış olsa da, yargı uygulamalarında süreci kısaltmaya yönelik önceliklendirmeler mevcuttur.

Çekişmeli boşanma davalarında taraflara tavsiyemiz, mümkün olduğunca yapıcı bir tutum sergileyerek uyuşmazlık konularını en aza indirmeye çalışmalarıdır. Anlaşmazlık ne kadar derinse, dava o denli uzayacak ve yıpratıcı olacaktır. Özellikle çocukların durumu söz konusuysa, velayet ve kişisel ilişki tartışmaları çocuğun psikolojisini etkileyeceği için, tarafların bu meselelerde çocuğun üstün yararını gözeterek hareket etmeleri beklenir. Unutulmamalıdır ki mahkeme de bu prensibi benimser; TMK m.182 gereği hakim karar verirken çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarını göz önünde tutar .

Sonuç olarak, çekişmeli boşanma davası İstanbul özelinde de zorlu bir süreçtir. Tecrübeli bir İstanbul boşanma avukatı, müvekkiline delil toplama, dilekçe hazırlama, duruşma takibi ve hakların korunması hususlarında rehberlik ederek süreci olabildiğince yönetilebilir hale getirecektir.

Nafaka Türleri ve Mali Sonuçlar (Nafaka, Tazminat)

Boşanma davalarının en önemli sonuçlarından biri, tarafların birbirlerine karşı mali yükümlülüklerinin doğmasıdır. Nafaka ve tazminat talepleri, boşanma hükmünde karara bağlanır ve boşanma sonrası dönemde de tarafların hayatını etkiler. Türk hukukunda boşanmayla bağlantılı olarak üç tür nafaka gündeme gelebilir: Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası. Ayrıca kusurlu eşe karşı maddi ve manevi tazminat talepleri de söz konusu olabilir. Bu bölümde nafaka türlerini ve tazminat konusunu ele alıyoruz.

Tedbir Nafakası (Geçici Nafaka)

Tedbir nafakası, boşanma davası devam ederken ekonomik olarak zayıf durumda kalan eş veya çocuklar için hakim tarafından takdir edilen geçici nafakadır. TMK m.169, dava açılınca hakimden, davanın süresince gerekli geçici önlemleri almasını emreder . Bu önlemler özellikle eşlerin geçimi ve çocukların bakımı ile ilgilidir. Örneğin, ev hanımı olan ve geliri olmayan bir kadın boşanma davası açtığında, mahkeme genellikle dava süreci boyunca kadının asgari geçimini sağlayacak bir miktarı tedbir nafakası olarak çalışmakta olan kocasına ödetir. Aynı şekilde çocuklar fiilen annenin yanında kalıyorsa, babaya çocukların masraflarına katkı için tedbir nafakası yükümlülüğü getirilebilir.

Tedbir nafakası hızlı bir karar ile bağlanır ve hemen işleye başlar. Hatta Yargıtay kararlarında, hakimin davanın açıldığı tarih itibariyle tedbir nafakasına hükmetmesinin gerekli olduğu, aksi halde bunun usul ve yasaya aykırı olacağı belirtilmiştir . Geliri az olsa bile, çalışmakta olan eşin hiç geliri olmayan diğer eşe tedbir nafakası vermesi kural olarak engellenemez; sadece miktar tespitinde gelir durumu dikkate alınır . Tedbir nafakasının amacı, boşanma sürecinde ayrılık nedeniyle ortaya çıkan ekonomik sıkıntıyı hafifletmektir. Bu yüzden hakim kusur araştırması yapmaksızın, sadece ihtiyaç ve ödeme gücü dengesine bakarak bu nafakayı takdir eder.

İstanbul gibi yaşam masraflarının yüksek olduğu bir şehirde tedbir nafakası miktarları da bölgenin koşullarına göre belirlenir. Örneğin İstanbul’da asgari ücret düzeyinde geliri olan bir eş için, diğer eşin geliri yoksa birkaç bin lira düzeyinde aylık tedbir nafakasına hükmedildiği sıklıkla görülür. Bu nafaka, dava sonuçlanana kadar devam eder. Boşanma kararı verildiğinde, tedbir nafakası yerine diğer nafaka türleri devreye girer (yoksulluk ve iştirak nafakası gibi).

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa, kusuru diğer taraftan daha ağır olmamak kaydıyla bağlanan süresiz nafakadır (TMK m.175). Kanun, evliliğin sona ermesiyle ekonomik açıdan zor duruma girecek eşe bir destek mekanizması öngörmüştür. Bu nafaka boşanma hükmüyle birlikte kararlaştırılır ve kural olarak süresizdir, ancak nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümüyle ya da nafaka alacaklısının resmen evlenmemiş olsa bile fiilen evli gibi yaşaması, haysiyetsiz hayat sürmesi gibi durumlarla kaldırılabilir (TMK m.176).

Yoksulluk nafakası talep edebilmek için aranan koşullar özetle şöyledir:

  • Talep eden eş, boşanma nedeniyle yoksullaşacak olmalıdır. Yani, evli değilken sahip olduğu hayat standardına göre bariz bir düşüş yaşayacaksa nafaka gerekebilir. Çalışmayan, geliri olmayan veya geliri temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyecek eş genellikle yoksulluğa düşecek kabul edilir.
  • Nafaka talep eden eş, boşanmada ağır kusurlu olmamalıdır. Kusur durumu önemlidir; eğer nafaka isteyen taraf, evlilik birliğinin bitiminde tamamen veya daha ağır kusurlu ise, yoksulluk nafakası verilmez. Örneğin aldatma fiilini işleyen eş, kural olarak nafaka alamaz çünkü boşanmaya sebep olan olayda ağır kusurludur. Ancak eşit kusur veya daha az kusur halinde nafaka mümkündür.
  • Karşı tarafın ödeme gücü bulunmalıdır. Mahkeme, nafaka ödeyecek eşin ekonomik gücünü de göz önünde bulundurur. Nafaka bağlanması, diğer eşe maddi olarak büyük bir yük getirmeyecek şekilde makul bir düzeyde tutulur. Uygulamada asgari ücret düzeyinde geliri olan kimselere yüksek nafakalar yüklenmez; daha yüksek gelire sahip eşin ise orantılı şekilde daha fazla nafaka ödemesi söz konusu olabilir.

Yoksulluk nafakasının miktarı, tarafların yaşam standardı, ihtiyaçları ve kusur dereceleri dikkate alınarak belirlenir. İstanbul’da nafaka miktarları, yaşam pahalılığı nedeniyle Türkiye ortalamasının üstünde olabilir. Örneğin, herhangi bir geliri olmayan bir kadına, İstanbul’daki bir boşanma davasında, kocasının gelirine göre aylık 5.000 TL yoksulluk nafakası takdir edilebilir; başka bir davada 2.000 TL de olabilir – tamamen tarafların sosyoekonomik durumuna bağlıdır. Ayrıca mahkeme, talep halinde nafakanın ilerleyen yıllarda ne şekilde arttırılacağını da karara bağlayabilir (örneğin her yıl TÜFE oranında artış yapılması gibi) .

İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası)

Boşanma durumunda ortak çocuklar varsa, velayet genellikle ebeveynlerden birine verilirken, diğerine de iştirak nafakası adı verilen çocuk bakım nafakası yükümlülüğü getirilir (TMK m.182). İştirak nafakası, çocuğun barınma, eğitim, sağlık, gıda gibi temel giderlerine diğer ebeveynin de mali katkı yapması amacıyla düzenlenmiştir. Bu nafaka, çocuğun ergin olmasına (18 yaşına) veya eğitim devam ediyorsa en fazla 25 yaşına kadar sürer.

Hakim, iştirak nafakasının tutarını belirlerken çocuğun ihtiyaçları ile nafaka ödeyecek ebeveynin maddi durumunu gözetir. Kanun, “Velayetin kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır” demektedir . Örneğin İstanbul koşullarında bir çocuğun aylık masrafı 8.000 TL ise ve baba asgari ücret alıyorsa gücü oranında belki 2.000 TL iştirak nafakasına hükmedilebilir; baba çok iyi gelirli bir iş insanıysa 8.000 TL’nin tamamına yakını veya daha fazlası da gerekebilecektir. Burada çocuğun alıştığı yaşam düzeyi de göz önünde bulundurulur – çocuk evliyken özel okulda okuyorsa, boşanma sonrası da bu standardın mümkün mertebe korunması istenir.

İştirak nafakası, çocuğun hakkıdır; ebeveynler bunu kendi aralarında feragat konusu yapamazlar (yani anne, babadan çocuk nafakası istemiyorum diyerek tamamen vazgeçerse dahi hakim eğer çocuğun menfaatine uygun değilse böyle bir feragati kabul etmeyebilir). Çünkü çocuk, boşanmadan etkilenmemesi gereken üçüncü kişidir ve onun yüksek yararı ilkesi gereği korunması gerekir. Nitekim Aile Mahkemesi hakimi de re’sen çocuk lehine kararlar alabilir.

Maddi ve Manevi Tazminat

Boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, ya da kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu eşten tazminat talep edebilir (TMK m.174) . Kanun iki tür tazminat öngörmüştür:

  • Maddi Tazminat: Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören kusursuz veya daha az kusurlu eşe ödenir . Mevcut menfaat, evlilik devam etseydi sağlanacak maddi kazançlar, yaşam standardı vb. olabilir; beklenen menfaat ise gelecekte evlilikten elde edilmesi olası çıkarların kaybıdır. Örneğin eşinin maddi desteğiyle yaşamını sürdüren ve kariyerine ara vermiş bir ev kadını, boşanma ile bu desteği kaybedeceği için maddi tazminat talep edebilir. Tazminat tutarı, karşı tarafın kusur derecesine ve zararın ağırlığına göre hakim tarafından hakkaniyetle belirlenir.
  • Manevi Tazminat: Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafa, kusurlu diğer eşin uygun miktarda manevi tazminat ödemesine hükmedilebilir . Manevi tazminat, örneğin aldatılan eşin yaşadığı derin üzüntü, onur kırıcı bir muameleye maruz kalan eşin manevi acıları gibi durumlar için takdir edilir. Burada amaç, uğranılan manevi zarara karşılık bir nebze olsun tatmin sağlamaktır. Miktar tayininde ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal statüsü, kusurun ağırlığı gibi kriterler dikkate alınır.

Tazminat alabilmek için talep eden tarafın daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekir. Eğer her iki eş de eşit derecede kusurluysa, genellikle maddi tazminat verilmez (çünkü menfaat kaybına kendi kusuru da sebep olmuş kabul edilir). Manevi tazminatta da benzer şekilde, ağır kusuru olan kişinin manevi zarar iddiası korunmaz.

Mahkeme tazminat ödenmesine karar verirken bunun nasıl ödeneceğini de belirler: Peşin veya taksitli ödeme ya da irat şeklinde (dilimlere bölünmüş) ödeme gibi. Uygulamada maddi tazminat çoğunlukla toplu bir miktar olarak hükmedilir; manevi tazminat da aynen toplu bir paradır. Taksitle ödemeler tarafların anlaşması halinde veya çok yüksek meblağlar söz konusu ise düşünülebilir.

Tazminat tutarlarına ilişkin olarak, İstanbul’daki davalarda manevi tazminat rakamları Türkiye ortalamasına göre daha yüksek olabilmektedir. Örneğin eşini ağır kusurlu davranışla (zina gibi) boşayan bir kişi için 100.000 TL manevi tazminat uygun görülürken, daha küçük yerlerde 30-40 bin TL uygun görülebiliyor – bu tamamen hakimin takdiridir ve tarafların ekonomik-sosyal durumlarına, olayın vahametine bağlıdır.

Tazminat hükümleri, boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte kesinleşir. Kararla birlikte bir eşin diğerine tazminat ödemesine karar verilmişse, bu boşanmanın fer’i sonucu olup ilamlı icra ile tahsil edilebilir.

Velayet ve Çocukların Durumu

Boşanma davasının belki de en hassas boyutu, ortak çocukların durumu ve velayet meselesidir. Türk hukukunda evlilik devam ederken anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar; boşanma halinde ise hakim velayeti eşlerden birine verir (istisnai hallerde ortak velayet mümkündür ancak henüz mevzuatta açık düzenleme yoktur, Yargıtay yakın tarihte çok istisnai durumlarda ortak velayete onay vermeye başlamıştır).

TMK m.182, mahkemenin boşanma veya ayrılık kararı verirken mümkünse anne ve babayı dinledikten sonra çocukların velayetine ve ebeveyn ile çocuklar arasındaki kişisel ilişkilere dair düzenleme yapacağını belirtir . Kanun, velayet kendisine verilmeyen ebeveynin çocukla görüşme haklarını ve çocuk için ödeyeceği iştirak nafakasını da aynı maddede hükme bağlamıştır .

Velayet kararı verilirken en temel ilke, çocuğun üstün yararıdır. Mahkeme, anne ve babanın arzularından ziyade çocuğun sağlık, güvenlik, eğitim ve huzur gibi ihtiyaçlarını hangi ebeveynin daha iyi karşılayabileceğine bakarak velayet konusunda takdir hakkını kullanır. Genel olarak küçük yaştaki çocukların anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğu anlayışı yaygın olmakla birlikte, her somut olay ayrı değerlendirilir.

Örneğin çok küçük (0-3 yaş) çocuklar genellikle anneye verilir, ancak annenin açıkça çocuğa bakamayacak durumda olması (örneğin akıl hastalığı, ağır bağımlılık, çocuğa kötü muamele) durumlarında babaya verildiği de olur. Okul çağındaki veya ergenlik dönemindeki çocukların ise pedagog raporları ve kendi beyanları dikkate alınabilir; 8-9 yaşından büyük çocukların hangi ebeveynle yaşamak istediği görüşü, zorlama olmadan ifade ettirilmeye çalışılır ve mahkeme tarafından göz önüne alınır.

Velayet verilen taraf, çocuğun yasal temsilcisi olarak onun bakım, eğitim, sağlık tüm ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olur. Diğer ebeveyn ise çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. Mahkeme kararında bu kişisel ilişki genellikle ayrıntılı şekilde düzenlenir: Örneğin baba için her ayın belli hafta sonları cumartesi 10.00’dan pazar 18.00’e kadar çocukla görüşme, bayram tatillerinde dönüşümlü olarak çocukla birlikte olma, yaz tatilinin belli bir ayını çocukla geçirme gibi. Tarafların konumu ve çocuğun durumu dikkate alınarak esnek ya da kısıtlı bir düzenleme yapılabilir. Örneğin çok küçük çocuklarda gece yatılı kalma yerine gündüz görüşme tercih edilebilir, emzirme çağı çocuk için anneye yakın ortamda görüşme sağlanabilir.

Boşanma sonrasında velayet değişmez bir kader değildir; şartlar değişirse velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Örneğin velayet anneye verilmiş ancak anne daha sonra çocuğa iyi bakamamaya başlamışsa veya baba koşullarını çok iyileştirmişse, babanın talebiyle velayet babaya geçirilebilir (elbette bunun için ciddi koşul değişiklikleri ve çocuğun yararı gereklidir). Aynı şekilde velayet sahibi ebeveynin ölmesi halinde de velayet diğer tarafa veya uygun bir vasiye verilebilir.

Çocukların soyadı ve yurtdışı çıkışı gibi hususlar da uygulamada sorulan konulardır. Boşanmada genellikle çocuk annede kalırsa dahi çocuğun soyadı değişmez; baba hanesinde kalmaya devam eder. Ancak 2022’de Yargıtay içtihatları doğrultusunda, boşanmış anne bazı şartlarda çocuğun soyadını kendi kızlık soyadıyla değiştirebilmek için dava açabilmektedir (bu, evlilik birliği dışında bir konu olup Anayasa Mahkemesi kararları ışığında gelişen bir alandır). Yurtdışına çıkışta ise, velayet kimdeyse onun izni aranır; diğer ebeveynin rızası olmadığında mahkeme kararı ile çözüm aranır.

Ebeveynlerin bilmesi gereken önemli bir nokta, boşanma durumunda dahi anne ve babanın çocuklarına karşı sorumluluklarının bitmediğidir. Velayet kendisine verilmeyen ebeveyn de çocuğunun eğitimi, ahlakı, sağlığı konusunda yükümlülük taşır ve diğer ebeveynle iş birliği içinde olmalıdır. Kanun, anne ve babayı çocuk konusunda birbirlerinin haklarını zedelememekle yükümlü kılmıştır (TMK m.323-324) . Örneğin mahkemece belirlenen kişisel ilişkiyi keyfi engellemek, çocuğu diğer ebeveyne karşı kötülemek, gösterilmemezlik yapmak hukuka aykırıdır. Hatta velayetin kötüye kullanılması durumunda velayetin değiştirilebileceği gibi aile mahkemesi hakimi uyarı yapabilir veya sınırlamalar getirebilir.

AİHM’nin 7 yıl süren boşanma yargılaması ile ilgili kararında da özellikle çocuk yönünden etkin çözüm bulunmamasını eleştirdiği görülmüştür . Çocuğun bir ebeveyn tarafından gösterilmemesi gibi durumlarda, Türk hukukunda icra yoluyla çocuk teslimi usulü bir dönem uygulanmaktaydı; günümüzde bu konuda yeni düzenlemeler yapılarak çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki sağlanması için Adalet Bakanlığı bünyesinde Çocuk Görüşme Merkezleri kurulmaya başlanmıştır. Bu sayede, çocukların icra memuru ile zorla alınması uygulamasından vazgeçilip pedagojik destekle, oyun odalarında ebeveynle buluşması gibi daha insani yöntemlere geçilmektedir.

Velayet ve çocuk hakları konularında özetle; boşanma ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, çocukların duygusal ve fiziksel esenliğini korumak birinci öncelik olmalıdır. İstanbul gibi metropol bir şehirde boşanan çiftlerin, çocuklarının eğitim düzenini, sosyal çevresini mümkün olduğunca bozmadan, aralarında uzlaşarak ebeveynlik görevlerini sürdürmeleri ideal olandır. Mahkeme kararları da bu doğrultuda çerçeve çizer; fakat asıl sorumluluk anne ve babanın olgun davranışlarına kalmaktadır.

Mal Rejimi ve Mal Paylaşımı (Edinilmiş Mallara Katılma)

Evlilik süresince edinilen malların boşanma halinde nasıl paylaşılacağı, uygulamada sıkça mal paylaşım davası veya mal rejimi tasfiyesi olarak anılan hukuki işlemlerin konusudur. Ülkemizde 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun ile birlikte yasal mal rejimi “edinilmiş mallara katılma” rejimi olarak kabul edilmiştir . TMK m.202’ye göre eşler, evlenirken veya evlilik içinde başka bir sözleşme yapmadıkları sürece, aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olur . Bu rejime göre, evlilik süresince her iki eşin de edinilmiş sayılan malvarlıkları üzerinde, boşanma halinde diğer eşin yarı oranında alacak hakkı doğmaktadır.

Edinilmiş mal kavramı, kanunda (TMK m.219 vd.) eşlerin evlilik süresince çalışmaları veya gelirleriyle elde ettikleri malvarlığını ifade eder. Örneğin tarafların ücretleri, maaşları, ticari kazançları, emekli ikramiyesi, çalışma karşılığı edindikleri taşınır-taşınmaz mallar edinilmiş mal sayılır. Buna karşılık kişisel mallar (TMK m.220), evlilikten önce sahip olunan mallar, miras veya bağış yoluyla edinilenler, sadece kişisel kullanımına yarayan eşya vb. malvarlığı değerleridir. Kişisel mallar paylaşım dışıdır.

Boşanma durumunda, eğer taraflar mal rejimi sözleşmesiyle farklı bir rejim (mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı) seçmemişlerse, evlilik tarihinden (1.1.2002 sonrası evliliklerde) boşanma davası açıldığı tarihe kadar devam eden dönemdeki edinilmiş mallar yarı yarıya paylaşılır. Bu paylaşım, mal rejimi tasfiyesi davasının konusudur ve genellikle boşanma davası kesinleştikten sonra ayrı bir dava ile talep edilebilir. (Boşanma davasıyla birlikte de talep edilebilir ancak uygulamada bu fer’i talepler ayrılarak ayrı bir esas numarasıyla görülüyor çünkü boşanma kesinleşmeden mal tasfiyesi yapılamaz.)

Mal paylaşımının hesabı yapılırken, her eşin edinilmiş mallarının toplam değeri bulunur, ardından o malvarlığından o eşin varsa borçları düşülür, kalan miktarın yarısı diğer eşin alacağı olarak belirir. Örneğin, koca evlilik içinde 1 daire ve 1 araba aldı, toplam değeri 2 milyon TL, fakat bu mallar için 500 bin TL kredi borcu vardı; net 1,5 milyon TL edinilmiş mal değeri kalır, bunun 750 bini kadının alacak hakkıdır. Tabii kadının da edinimleri varsa onlar da hesaplanır ve karşılıklı alacaklar mahsup edilir.

Mal paylaşımında aile konutu ve ziynet eşyaları gibi özel bazı konular gündeme gelebilir. Aile konutu (eşlerin birlikte yaşadığı ev) üzerinde aile konutu şerhi bulunuyorsa, satışı veya devri sınırlandırılmış olabilir; tasfiyede genelde aile konutu kime tahsis edildiyse diğerine parasal denkleştirme yapılır. Ziynet eşyaları ise çoğunlukla kadının kişisel malı sayılır ve mal paylaşımına tabi olmaz; bu nedenle düğün takılarının iadesi meselesi ayrı bir hukuk davalarının konusu olagelmiştir.

İstanbul gibi büyük bir şehirde mal paylaşımı davaları, boşanma sonrası sıklıkla görülür çünkü genellikle çiftlerin önemli malvarlıkları (ev, araba, birikim) bulunmaktadır. Mahkemeler bu davalarda gerekirse bilirkişi marifetiyle hesaplama yaparak kimin ne alacağı olduğunu tespit eder. Özellikle şirket hisseleri, yatırımlar, bankadaki birikimler gibi karmaşık finansal varlıkların paylaşımı uzmanlık gerektirir. Bu noktada mali danışmanlık ve bilirkişi raporları devreye girer.

Mal rejimi tasfiyesi davası, talep edilmemiş olsa bile, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresi içinde her zaman talep edilebilir. Eşlerden biri unutsa bile diğeri bu süre içinde dava açabilir. Bu nedenle, boşanan eşlerin mal paylaşımı konusunu er ya da geç hukuken çözmeleri gerekir.

Eşler evlenirken bir mal rejimi sözleşmesi (evlilik sözleşmesi) yaparak edinilmiş mallara katılma rejimini seçmeyebilirler. Örneğin mal ayrılığı rejimini seçmişlerse, herkes kendi üzerine kayıtlı malın sahibi olur ve boşanmada karşılıklı alacak hakları doğmaz. Ancak mal rejimi sözleşmesi toplumumuzda çok yaygın değildir; dolayısıyla 2002 sonrası evliliklerin çoğunda yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma geçerlidir.

Özet olarak, mal paylaşımı boşanmanın ekonomik sonuçlarının önemli bir parçasıdır. Boşanma avukatları, müvekkillerinin mal rejimiyle ilgili hak kaybına uğramamaları için boşanma davası sürecinden itibaren gerekli önlemleri alır (örneğin mal kaçırma teşebbüslerini önlemek için tapu kaydına şerh konulması gibi). Bilal Alyar Hukuk Bürosu da müvekkillerine bu alanda uzman desteği sunarak, boşanma sonrasında edinilmiş mallardan doğan alacak haklarını etkin şekilde takip etmektedir .

İstanbul’da Boşanma Davaları ve Aile Mahkemeleri

İstanbul, idari olarak bir il olsa da barındırdığı nüfus ve coğrafi genişlikle adeta bir ülkedeki birden fazla şehre denk yoğunlukta davaya sahne olmaktadır. İstanbul’da boşanma davaları, Aile Mahkemeleri tarafından görülür. İstanbul genelinde birden çok adliyede aile mahkemeleri bulunmaktadır: Başlıca olarak Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı (Avrupa yakası için), Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı (Anadolu yakası için), ayrıca Bakırköy, Küçükçekmece, Üsküdar, Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa, Kartal gibi ilçelerin yargı çevrelerinde de Aile Mahkemeleri vardır.

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Kanunu uyarınca, boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemesidir; aile mahkemesi kurulmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakar . İstanbul’da yeterli sayıda aile mahkemesi bulunduğundan, her boşanma davası doğrudan ilgili aile mahkemesine tevzi edilmektedir. Örneğin Kadıköy, Üsküdar gibi ilçelerde ikamet edenler davalarını Anadolu Adliyesi aile mahkemelerinde; Şişli, Beşiktaş gibi ilçelerde ikamet edenler İstanbul (Çağlayan) Adliyesi aile mahkemelerinde açar. İlçelere göre yetki dağılımları, İstanbul Adli Yargı Adalet Komisyonu kararlarına göre belirlenmiştir ve dönemsel olarak değişebilir.

İstanbul’da boşanma davası açarken dikkat edilmesi gereken pratik bir konu, harç ve masrafların yatırılması meselesidir. Boşanma davaları için maktu (belirli) bir dava harcı öngörülür, ayrıca taraf sayısına ve talep edilen her bir fer’i işe göre başvuru harcı, gider avansı, tebligat masrafı vs. ödenir. 2025 yılı itibarıyla bir boşanma davası açmanın başlangıç masrafı ortalama 1.000-1.500 TL civarındadır (talep edilen tazminat miktarına göre değişebilir). Harçlar devlet tarafından belirlenir ve bu miktarlar her yıl güncellenir.

İstanbul’daki aile mahkemeleri, artan dava sayıları nedeniyle yoğun bir iş yüküne sahiptir. Adalet Bakanlığı verilerine göre boşanma davaları Türkiye’de en çok açılan ilk 10 dava türünden biridir . Bu yoğunluk İstanbul’da da duruşma günlerinin ileri tarihlere verilmesine yol açabilmektedir. Örneğin bir duruşma yapıldıktan sonra bir sonraki celse bazen 3-4 ay sonrasına tarih alabilmektedir.

Bu da davaların uzama sebeplerinden biridir. Adalet Bakanlığı, yargı reformu kapsamında aile mahkemelerinin etkinliğini artırmak ve hızlandırmak üzere çeşitli projeler yürütmektedir. Örneğin bazı illerde deneme amaçlı olarak boşanma süreçlerinde Aile Danışmanlığı ve arabuluculuk benzeri yöntemlerin entegre edilmesi gibi uygulamalar gündeme gelmiştir .

İstanbul’da boşanma avukatı olarak çalışan hukukçular, bu büyük şehirdeki yargılama pratiklerini iyi bilirler. Örneğin İstanbul’da elektronik tebligat sistemi (e-tebligat) aktif şekilde kullanılmaktadır; UYAP sistemi üzerinden birçok işlem online takip edilebilmektedir. Tecrübeli bir avukat, İstanbul aile mahkemelerinin işleyişi konusundaki bu deneyimini müvekkilinin lehine kullanarak, dosyanın gereksiz yere sürüncemede kalmaması için çaba gösterir.

İstatistiksel olarak, yukarıda da belirtildiği üzere İstanbul boşanma sayılarında ülke genelinde ilk sıradadır. 2023 yılında İstanbul’da 33.297 boşanma gerçekleşmiş olması , her yıl on binlerce boşanma dosyasının İstanbul mahkemelerine geldiğini göstermektedir. Bu da aile mahkemelerinin sayısının ve hakim sayısının önemini ortaya koyar. Nitekim Adalet Bakanlığı dönem dönem İstanbul’da yeni aile mahkemeleri kurarak iş yükünü dağıtmaya çalışmaktadır. Örneğin 2020’lerde Anadolu ve Avrupa yakasında ek aile mahkemeleri daireleri kurulmuş, her birine de özel ihtisas sahibi hakimler atanmıştır.

Özetle, İstanbul’da boşanma davası demek, Türkiye ortalamasına kıyasla daha kalabalık bir şehirde, daha yoğun mahkemelerde işinizi görmek demektir. Bu, sürenin biraz uzaması riskini barındırsa da, iyi bir hazırlık ve takip ile hak kaybı yaşanmadan davanızı sonuçlandırmak elbette mümkündür. İstanbul’un deneyimli boşanma avukatları, bu süreçte yol gösterici olmaları nedeniyle ayrıca önem arz etmektedir.

İstanbul Boşanma Avukatı Seçimi ve Uzman Desteğinin Önemi

Boşanma sürecine giren bireyler için en kritik kararlardan biri, kendilerini temsil edecek doğru avukatı seçmektir. Özellikle İstanbul gibi avukat sayısının çok yüksek olduğu bir şehirde, uzman bir boşanma avukatı ile anlaşmak, davanın seyri ve sonucu üzerinde doğrudan etkili olabilir. Peki İstanbul’da boşanma avukatı seçerken nelere dikkat etmeli ve uzman desteğinin avantajları nelerdir?

Uzmanlık ve Deneyim: Öncelikle, seçeceğiniz avukatın aile hukuku ve boşanma davaları alanında uzmanlaşmış olmasına dikkat edin. Hukukun pek çok dalı olmakla birlikte, boşanma davaları kendine özgü usul kuralları ve duyarlılıkları olan bir alandır. Örneğin nafaka hesaplamalarını iyi bilen, Yargıtay’ın son kararlarına hakim, velayet konusunda pedagoji raporlarını okuyup yorumlayabilen bir avukat tercih sebebidir. İstanbul’da Avukat Bilal Alyar gibi aile hukuku konusunda uzman ve tecrübeli avukatlar, müvekkillerine hassasiyet ve gizlilik ilkesiyle yaklaşarak en iyi sonucu elde etmeye çalışmaktadır .

Referanslar ve Başarı Geçmişi: Avukat seçerken, o avukatın önceki davalarda elde ettiği başarılar veya müvekkillerinin memnuniyeti de önemli bir göstergedir. İstanbul küçük bir yer olmamakla birlikte, internet üzerinden veya tanıdıklar vasıtasıyla avukat hakkında bilgi edinmek mümkündür. Boşanma davasını kazanan veya makul şartlarda anlaşma ile bitiren müvekkillerin olumlu geri bildirimleri, o avukatın işindeki ehliyetini gösterir.

İletişim ve Güven: Boşanma süreci kişisel ve hassas bilgilerin avukatla paylaşılmasını gerektirir. Bu nedenle seçtiğiniz avukatla güven ilişkisi kurabilmelisiniz. Avukatınızın sizi dinlemesi, anlaması ve sorularınıza sabırla cevap vermesi çok önemlidir. İstanbul’da yoğun çalışan avukatların bir kısmı iletişim eksikliği nedeniyle eleştirilebilmektedir; bu bakımdan, ulaşılabilir ve size düzenli bilgi veren bir avukat tercih edin. İlk görüşmede, avukatın yaklaşımını ve sizinle ilgilenme biçimini gözlemleyerek bir fikir sahibi olabilirsiniz.

Akademik ve Profesyonel Yeterlilik: Avukatın eğitim düzeyi, mesleki ünvanları (örneğin boşanma hukuku alanında yüksek lisans, doktora yapmış olması) veya baro içerisindeki faaliyetleri de kararınızı etkileyebilir. Bir konuda akademik çalışma yapmış olmak, o alanda derin bilgiye sahip olunduğunun işaretidir. Ayrıca İstanbul Barosu’nun Aile Hukuku komisyonlarında görev alan, seminerler veren avukatlar güncel gelişmeleri yakından takip ediyor demektir.

Ücretlendirme ve Şeffaflık: Boşanma avukatının ücreti de seçim kriterlerinden biridir. İstanbul’da boşanma avukatı ücretleri, davanın niteliğine (anlaşmalı/çekişmeli), işin zorluğuna ve avukatın tecrübesine göre değişkenlik gösterir. Genellikle avukatlar bir ücret sözleşmesi yaparak vekalet ücretini peşin veya taksitli olarak belirler. Bazı avukatlar, anlaşmalı boşanma gibi nispeten kolay işlerde daha uygun ücret talep ederken, çekişmeli ve mal paylaşımı, velayet gibi komplike işlerde daha yüksek ücret talep edebilir.

Önemli olan, avukatınızın ücret politikasını en baştan açıkça ortaya koyması ve sonradan sürpriz taleplerle gelmemesidir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi her yıl Resmi Gazete’de yayımlanır; örneğin 2025 yılı tarifesine göre çekişmeli boşanma davalarında asgari ücret belirli bir tutarın altına düşmemektedir (Barolar Birliği tarifesinde 2025 için örneğin 15.000 TL civarı belirlenmiş olabilir). Nitelikli ve tanınmış avukatlar ise tarifedeki asgari tutarın oldukça üzerinde bir ücretle çalışabilir. Burada bütçenizi ve davanın önem derecesini göz önüne alarak bir tercih yapmanız gerekir.

Kamu Kurumları ve Uluslararası Boyut: Eğer boşanma davanız uluslararası bir boyut içeriyorsa (örneğin eşlerden biri yabancı ise veya yurtdışında yaşıyorsanız, ya da yabancı mahkeme kararı Türkiye’de tanınacaksa), bu alanda tecrübeli bir avukat seçmeniz elzemdir. İstanbul’da uluslararası boşanma ve tanıma-tenfiz davaları ile ilgilenen avukatlar mevcuttur.

Hatta Av. Bilal Alyar’ın ofisi gibi, yurt dışında boşanan Türk vatandaşlarının Türkiye’de tanıma ve tenfiz davalarını uzmanlıkla yöneten bürolar bulunmaktadır . Böyle bir durumunuz varsa, seçtiğiniz avukatın sadece Türk hukukunu değil, milletlerarası özel hukuk kurallarını da bildiğinden emin olun.

Sonuç olarak, İstanbul boşanma avukatı seçerken titiz davranılmalı ve birden fazla avukatla görüşüp değerlendirme yapmaktan çekinilmemelidir. Unutmayınız ki avukat müvekkil ilişkisi, belki de hayatınızın en zor döneminde birlikte yürüyeceğiniz bir yol arkadaşlığı gibidir. Bu nedenle, içinize sinen, bilgisinden emin olduğunuz ve size güven veren bir avukatla çalışmak, boşanma sürecini daha az sancılı hale getirecektir. Profesyonel bir boşanma avukatı, haklarınızı korumakla kalmaz, aynı zamanda duygusal olarak zor bir süreci yönetirken size ışık tutar ve gereksiz çatışmalardan kaçınarak medeni bir ayrılık zemini oluşturmanıza yardımcı olur.


Sonuç ve Özetle: İstanbul’da boşanma avukatı arayan bireyler için bu makalede geniş kapsamlı bilgiler sunulmuştur. Boşanma hukukunun yasal çerçevesi, dava türleri, hukuki sonuçlar ve süreç boyunca dikkat edilmesi gereken hususlar detaylı şekilde ele alınmıştır. Ayrıca güvenilir kaynaklardan alınan veriler ve içtihatlarla makale zenginleştirilmiş; örneğin İstanbul’un boşanma istatistikleri ,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye ile ilgili kararları ve Türk Medeni Kanunu hükümleri doğrudan referanslanmıştır. Makalenin amacı, İstanbul boşanma avukatı arayan bir kişinin karşılaşabileceği tüm sorulara tek bir kaynakta yanıt verebilmektir. Aşağıda yer alan Sıkça Sorulan Sorular bölümü de bu amaçla, Google aramalarında kullanıcıların merak ettiği konulara ışık tutmaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Boşanma davasını nerede açmalıyım? Yetkili mahkeme hangisidir?

Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir . Yani eşinizden fiilen ayrılmış olsanız bile, dava açmadan önce en az 6 ay birlikte yaşadığınız ilçe/il mahkemesi de yetkili olur. İstanbul için örnek vermek gerekirse: Son 6 ay Kadıköy’de birlikte oturduysanız, Anadolu (Kartal) Adliyesi Aile Mahkemeleri; yok eğer ayrı yaşıyorsanız kendi ikametgahınıza göre (örneğin siz Şişli’de ikamet ediyorsanız İstanbul (Çağlayan) Aile Mahkemeleri) yetkilidir. Yetki itirazı ilk cevap dilekçesinde yapılmazsa, dava o mahkemede görülmeye devam eder.

Boşanma davası ne kadar sürer?

Davanın süresi, anlaşmalı veya çekişmeli olmasına göre çok değişir. Anlaşmalı boşanma çoğu zaman tek celsede biter ve karar bir ay içinde kesinleşebilir . Çekişmeli boşanma ise İstanbul gibi yoğun bir yerde ilk mahkeme için 1-2 yıl sürebilir; dosyanın bölge adliye (istinaf) ve Yargıtay aşamalarına gitmesiyle birlikte tüm süreç 3-4 yılı bulabilir. Elbette her davanın karmaşıklığı farklıdır – tanık sayısı, bilirkişi incelemeleri, raporlar süreyi etkiler. Taraflar mümkün olduğunca uzlaşma eğiliminde olursa süreç kısalır; çok inatçı bir çekişme varsa süre uzar. Adalet Bakanlığı da boşanma davalarının makul sürede sonuçlanması için yeni usul çalışmaları yapmaktadır .

Boşanma davasında avukat tutmak zorunlu mu?

Hayır, Türk hukukunda herhangi bir davada avukat tutma zorunluluğu yoktur; kişiler davalarını kendi başlarına da açabilirler. Ancak boşanma davaları hukuki bilgi ve usul kuralları açısından karmaşık olabildiği için güçlü bir şekilde avukat yardımından yararlanmanız tavsiye edilir . Özellikle çekişmeli davalarda dilekçelerin hazırlanması, delillerin sunulması, duruşmaların takibi teknik bilgi gerektirir. Bir hata yapmanız hak kaybına yol açabilir. Bu nedenle zorunlu olmamakla birlikte, haklarınızı tam olarak koruyabilmek adına boşanma avukatı tutmanız önerilir. Unutmayın ki karşı taraf avukatla temsil ediliyorsa, sizin de profesyonel destek almanız dengeli olacaktır.

İstanbul’da boşanma avukatı ücreti ne kadar tutar?

Avukatlık ücreti, davanın niteliğine ve avukatın tecrübesine göre değişir. İstanbul Barosu’nun belirlediği asgari ücret tarifesi her yıl yayınlanır. Örneğin 2024 yılı için çekişmeli boşanma davasında tavsiye edilen asgari vekalet ücreti yaklaşık X TL’dir (bu değer her yıl artar). Anlaşmalı boşanmalarda ücret genelde daha düşük olur. Ünlü ve tecrübeli avukatlar ise bu asgari tutarın hayli üzerinde rakamlarla çalışabilir.

Ortalama bir çekişmeli boşanma davası için İstanbul’da avukatlık ücreti 20.000-50.000 TL aralığında olabilmektedir; anlaşmalı boşanma ise 10.000 TL civarı veya altında da tutulabilir. Bu rakamlar avukattan avukata değişecektir – en doğrusu bir görüşme yapıp işin kapsamına göre net bir rakam almaktır. Ayrıca ücretin peşin mi, taksitle mi ödeneceği de avukatla müzakere edilebilir. Not: Mahkeme masrafları (harç, bilirkişi ücreti vs.) avukatlık ücretine dahil olmayıp ayrıca doğar.

Boşanmada mal paylaşımı nasıl yapılır?

Eğer eşler evlenirken başka bir sözleşme yapmadıysa, 2002 sonrası evliliklerde edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Bu rejime göre evlilik süresince edinilen mallar (taşınmaz, araba, birikmiş para vs.), boşanma halinde eşit olarak paylaşılır . Uygulamada boşanma davası bitip kesinleştikten sonra mal paylaşımı (mal rejimi tasfiyesi) davası açılır. Mahkeme, her eşin edinilmiş mal değerini hesaplar, borçları düşer ve net değerleri yarı yarıya paylaştırır. Kişisel mallar (evlilik öncesi mallar, miras kalanlar, manevi tazminat alacakları gibi) bu paylaşıma dahil edilmez.

Örneğin evlilikte alınan bir ev varsa ve tapu kocanın adınaysa, boşanmada kadının o ev üzerinde yarı pay hakkı vardır – bu genellikle kocanın kadına bedel ödemesi şeklinde gerçekleşir. Taraflar anlaşırsa mal paylaşımını kendi aralarında da yapabilirler, ama anlaşmazlık varsa mahkeme kararı gerekir. Unutulmaması gereken nokta: Mal paylaşımı için ayrı bir dava gerekebileceğidir, çünkü boşanma davasında hakim malların bölüşümünü kendiliğinden yapmaz (eğer feri talep olarak istenmediyse ya da istendi ama ayırmaya karar verdiyse).

Boşanmada çocukların velayeti genellikle kime verilir?

Türk mahkemeleri velayet konusunda karar verirken çocuğun üstün yararını esas alır . Küçük yaştaki çocuklar (özellikle 0-6 yaş grubu) bakım ve şefkat ihtiyacı nedeniyle çoğunlukla anneye verilir. Ancak bu bir otomatik kural değildir; eğer anne çocuğa bakamayacak durumda ise (örneğin psikolojik sorunlar, çocuğa kötü muamele, ağır bir bağımlılık) baba lehine karar verilebilir. Okul çağındaki çocuklarda, anne ve babanın imkanları, çocuğun düzene alışıklığı, kardeşlerin durumu gibi kriterler değerlendirilir. 8-12 yaş üzerindeki çocukların görüşü de hakimde kanaat oluşturabilir (çocuğun olgunluğuna bakılarak).

Özetle, “velayet her zaman anneye verilir” diye bir kural yoktur ama uygulamada anneler bir adım önde olabiliyor, çünkü genelde çocukların birincil bakımı annededir. Babalar da uygun koşulları sağladıklarında velayeti alabilirler. Her halde, velayet verilmeyen ebeveyn çocukla kişisel ilişki hakkına sahiptir (görüş günleri) ve çocuk için iştirak nafakası ödemekle yükümlüdür.

Boşanma davası açmak için gerekli belgeler nelerdir?

Teknik olarak boşanma davası açmak için bir dava dilekçesi yeterlidir. Dilekçede TC kimlik numaranızı ve eşinizin kimlik bilgilerini yazmanız, taleplerinizi ve dayandığınız sebepleri belirtmeniz gerekir. Bunun dışında nüfus kaydı ve evlilik cüzdanı gibi belgeler bazen eklenir ama zorunlu değildir; mahkeme nüfus kayıtlarını UYAP’tan çekebiliyor. Eğer özel bir boşanma sebebine dayanıyorsanız, onu kanıtlayan belge veya delilleri sunmalısınız (örneğin zina için fotoğraf, mesaj kayıtları; şiddet için darp raporu vs. varsa eklenebilir). Dava açarken bulunduğunuz yere göre yetkili mahkemeyi doğru seçmeye ve harçları yatırmaya dikkat edin. Avukatla çalışıyorsanız o zaten tüm evrakı hazırlayacaktır; avukat tutmuyorsanız dilekçenizi usule uygun hazırlamak için mümkünse bir hukukçudan danışmanlık alın.

Yabancı bir ülkede boşandım, bu Türkiye’de geçerli olur mu?

Hayır, yabancı bir mahkemenin boşanma kararı Türkiye’de otomatik olarak geçerli olmaz. Kendi ülkenizde (veya başka bir yabancı ülkede) boşanmış olsanız bile, Türkiye’de hala evli görünebilirsiniz. Bu durumda Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açmanız gerekir. Tanıma davası, yabancı boşanma kararının hukuki geçerliliğinin Türkiye’de tanınmasını sağlar; tenfiz davası ise o karardaki nafaka, tazminat gibi icra edilebilir hükümlerin Türkiye’de uygulanabilir kılınmasıdır . Tanıma/tenfiz için gerekli belgeler:

Yabancı mahkeme kararının aslı veya onaylı sureti, kararın kesinleşme belgesi, apostil şerhi (veya konsolosluk onayı) ve Türkçe tercümesidir . Davalı eşin Türkiye’de ikametgahı varsa orada, yoksa Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinde dava açılabilir . Prosedür doğru yapılırsa tanıma davası genellikle kısa sürede (4-6 ay içinde) sonuçlanır . Bu dava sonucunda nüfus kaydınıza boşanma işlendiğinde Türkiye’de de bekâr hale gelirsiniz. Özetle, yurtdışında boşandıysanız Türkiye’de ayrıca tanıma yaptırmayı unutmayın – aksi takdirde Türkiye hukuku sizi hala evli sayar.

Eşim boşanmak istemezse ben yine de boşanabilir miyim?

Tek tarafın isteğiyle de boşanma mümkündür; ancak eşiniz boşanmak istemiyorsa dava çekişmeli olacaktır ve sizin öne sürdüğünüz sebepleri ispatlamanız gerekecektir. Türk hukuku “evlilik birliği temelinden sarsıldıysa” boşanma imkanı verir . Sizin, ortak hayatın çekilmez hale geldiğini mahkemeye ikna edici biçimde sunmanız lazım. Eşiniz boşanmak istemiyorum diye diretirse, genellikle savunmasını “ben kusurlu değilim, evlilik sürdürülebilir” ekseninde yapar. Hakim somut duruma bakar:

Eğer gerçekten evlilik bitmişse, bir tarafın istememesi boşanmayı sonsuza dek engellemez. Ancak önemli bir ayrıntı: Tam kusurlu taraf boşanma davası açarsa ve diğer eş hiç kusursuz olup itiraz ederse, hakim davayı reddedebilir (Yargıtay’ın tam kusurlu eşin dava açamayacağı yönünde içtihatları var) . Örneğin ağır kusurlu koca boşanmak istiyor, kadın tamamen suçsuz ve boşanmak istemiyor ise hakim ilk etapta reddedebilir. Fakat fiilen evlilik sürmezse 3 yıl sonra erkek yeniden boşanma talebiyle gelebilir ve o zaman boşanma gerçekleşir (TMK 166/4, üç yıl fiili ayrılık kuralı) . Özetle, eşiniz istemese dahi güçlü sebepleriniz varsa ve evlilik fiilen bitmişse, mahkeme er ya da geç boşanmaya hükmedecektir. Uzlaşmaz tavır sadece davayı uzatır.

Boşanma sürecinde mahkeme masraflarını kim öder?

Dava sonunda mahkeme masrafları (harçlar, bilirkişi ücretleri, tebligat vb. giderler) kural olarak haksız çıkan tarafa yükletilir. Yani boşanma davasını kim kaybederse, yargılama giderlerini o öder. Boşanma gerçekleştiyse ve taraflar kısmen haklı kısmen haksız ise, mahkeme masrafları paylaştırılabilir. Uygulamada hakim, karşı tarafa yüklenecek yargılama giderlerini toplu bir rakam olarak hükümde belirtir. Eğer davanız anlaşmalı bitmişse genelde herkes kendi masrafını üstlenir gibi bir düzenleme de yapılabilir. Avukatlık ücreti de mahkeme tarafından karşı tarafa yükletilebilen bir kalemdir; davayı kazanan taraf vekille temsil edilmişse, tarifeye göre avukatlık ücretini kaybeden taraf ödemeye mahkum edilir. Ama unutmayın: Bu, sizin vekilinize ödediğiniz ücreti tam karşılamayabilir, tarife ücreti daha düşük olabilir.


İstanbul Boşanma Avukatı | Boşanma – Velayet – Nafaka – Tazminat | Kadıköy, Kartal, Tuzla, Maltepe, Göztepe | Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma | Aile Mahkemesi | İstanbul | Boşanma Davası Süreci ve Bilgileri | Boşanma Avukatı Ücretleri istanbul boşanma avukatı Ceza Avukatı Blog https://magdur.adalet.gov.tr https://bilalalyar.av.tr https://www.anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgi-bankasi/ https://www.yargitay.gov.tr/

İstanbulda boşanma avukatı, en İyi boşanma avukatı, avukatı İstanbul boşanma, nedeniyle boşanma davası avukatı , ne kadar sürer , boşanma avukatı İstanbul anlaşmalı , avukatı İstanbul anlaşmalı boşanma istanbul boşanma avukatı Ceza Avukatı Ana Sayfa Hizmetlerimiz https://www.mevzuat.gov.tr adalet.gov.tr yargitay.gov.tr https://tr.m.wikipedia.org/wiki/İstanbul_Anadolu_Adalet_Sarayı https://en-m-wikipedia-org.translate.goog/wiki/Istanbul_Justice_Palace?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=tc

istanbul boşanma avukatı
istanbul boşanma avukatı https://bilalalyar.com/tuzla-bosanma-avukati/

Scroll to Top