Beykoz Boşanma Avukatı: Aile Hukuku ve Boşanma Süreci Rehberi

Beykoz boşanma avukatı, aile hukuku ve boşanma süreçlerinde danışmanlık yaparak müvekkillerine destek olur.

Beykoz boşanma avukatı, boşanma sürecinin her aşamasında profesyonel destek sağlar.

Beykoz boşanma avukatı ile çalışmak, hak kayıplarını önlemek açısından önemlidir.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin haklarını korumak için özverili bir şekilde çalışır.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin boşanma süreçlerinde karşılaştıkları zorlukları en aza indirmek için gerekli adımları atar.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin en iyi şekilde temsil edilmesini sağlar.

Beykoz boşanma avukatı, boşanma sürecinin karmaşıklığını kolaylaştırır.

Beykoz boşanma avukatı, dava sürecinde hukuki destek sağlayarak müvekkillerini bilgilendirir.

Beykoz boşanma avukatı, aile hukukundaki güncel gelişmeleri takip eder.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin haklarını korumak için tüm yasal yolları kullanır.

Boşanma Avukatı ve Aile Hukuku

Beykoz boşanma avukatı, aile mahkemelerinde deneyimli bir uzman olarak hizmet verir.

Beykoz boşanma avukatı, boşanma davası süreçlerinde doğru stratejiler geliştirir.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerine boşanma sürecinde rehberlik eder.

Boşanma avukatı, evlilik birliğinin hukuken sona erdirilmesi sürecinde müvekkillerine yol gösteren ve aile hukuku alanında uzmanlaşmış bir hukukçudur . Evliliğin sonlanması hem yasal prosedürler hem de duygusal etkiler barındırır. Bu nedenle boşanma avukatı; dava öncesinden başlayarak, yargılama süreci ve sonrasına dek müvekkilinin haklarını korumak, gerekli belgeleri hazırlamak ve mahkeme sürecini titizlikle yürütmekle görevlidir . Profesyonel bir boşanma avukatı, hata yapma riskini azaltarak sürecin en etkin şekilde ilerlemesini sağlar.

Türkiye’de boşanma davası açmak için avukat tutma zorunluluğu bulunmasa da deneyimli bir boşanma avukatı ile çalışmak, hak kayıplarını önlemek adına kritik önem taşır . Özellikle büyükşehirlerde tecrübeli bir avukatın yerel mahkeme uygulamalarına hâkimiyeti, dava sürecinde müvekkiline önemli bir avantaj sağlayacaktır . Bu rehberde, İstanbul’un Beykoz ilçesi özelinde boşanma davaları tüm yönleriyle ele alınmakta; yasal dayanaklar, süreçler ve dikkat edilmesi gereken unsurlar ayrıntılı şekilde incelenmektedir.

Beykoz boşanma avukatı, evlilik birliğinin hukuken sona erdirilmesi sürecinde müvekkillerine yol gösteren ve aile hukuku alanında uzmanlaşmış bir hukukçudur .

Beykoz boşanma avukatı, boşanma sürecinde müvekkillerinin haklarını koruyarak önemli bir destek sağlar.

Bu nedenle, Beykoz boşanma avukatı ile çalışmak, boşanma sürecinin daha da kolaylaşmasını sağlar.

İstanbul ve Beykoz’da Boşanma Oranları

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerine en iyi hukuki desteği sunarak davaların daha hızlı sonuçlanmasına yardımcı olur.

İstanbul, Türkiye’de boşanma davalarının en yoğun görüldüğü şehirlerin başında gelir . Nüfusun büyüklüğü ve sosyo-ekonomik çeşitliliği göz önüne alındığında, İstanbul’daki boşanma sayıları ülke genelinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Örneğin 2023 yılında Türkiye genelinde 171.881 çift boşanmıştır. Bu boşanmaların en yüksek sayıda gerçekleştiği il, 33.297 boşanma ile İstanbul olmuştur . Aynı yıl Ankara’da 14.345, İzmir’de 13.639 çift boşanmıştır .

İstanbul içinde de kalabalık ilçeler boşanma istatistiklerine önemli katkı yapar. Yaklaşık 250 bin nüfuslu Beykoz ilçesinde de her yıl çok sayıda boşanma davası açılmaktadır. Nitekim resmi verilere göre İstanbul’da 2022 yılında 35.262 çift boşanmıştır . Bu sayı, 2021 yılında pandemi sonrası dönemde 35.060 iken 2023 yılında 33.297’ye gerilemiştir .

Bu veriler İstanbul genelinde her yıl on binlerce boşanma vakası yaşandığını göstermektedir. Boşanma istatistikleri incelendiğinde evliliklerin özellikle ilk 5 yılında sık boşanma görüldüğü, ayrıca 20 yıl ve üzeri uzun evliliklerde dahi azımsanmayacak sayıda boşanma olduğu dikkat çekmektedir . Beykoz ilçesi de İstanbul’un bir parçası olarak bu genel eğilimin içindedir. Dolayısıyla Beykoz boşanma avukatı arayışında olan kişiler, yoğun dava tecrübesine sahip bir avukatla çalışarak bu istatistiksel yoğunluğun getirdiği zorluklara karşı hazırlıklı olabilirler.

Boşanma Davası Nasıl Açılır? (Yetkili Mahkeme ve Prosedür)

Boşanma davası açmak isteyen eş(ler), öncelikle yetkili ve görevli mahkemede bir dilekçe ile dava sürecini başlatır. Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir . Aile mahkemesi bulunmayan yargı çevrelerinde bu davalara Asliye Hukuk mahkemeleri bakar. Dava dilekçesi hazırlanırken davanın dayandığı olaylar ve hukuki gerekçeler ayrıntılı biçimde ortaya konmalıdır.

Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi ya da son altı aydır birlikte oturdukları yer mahkemesidir . Örneğin eşler son altı ay boyunca Beykoz’da birlikte yaşamışlarsa, Beykoz Aile Mahkemesi bu boşanma davasında yer yönünden yetkili olacaktır. Davacı eş, boşanma dilekçesi ile birlikte mahkemeye başvurarak davayı açar; dilekçede davanın konusu, boşanma sebepleri ve talepler net bir şekilde belirtilir. Dava açılırken ayrıca yasal harç ve gider avansı mahkeme veznesine yatırılır. Boşanma davası açıldığında mahkeme tarafından bir esas numarası verilir ve dava süreci başlamış olur .

Ardından dilekçe, tebligat yoluyla diğer eşe (davalıya) ulaştırılır ve davalı tarafın cevap dilekçesi vermesi beklenir. Sonrasında mahkeme, ön inceleme duruşması yaparak tarafların iddia ve savunmalarını netleştirir. Eğer taraflar arasında anlaşma yoksa çekişmeli yargılama süreci duruşmalarla devam eder. Bu süreçte tanık beyanları, delillerin sunulması, bilirkişi incelemeleri gibi aşamalar gerçekleşebilir. Tüm bu prosedür, usul yasalarına uygun şekilde yürütülürken, deneyimli bir boşanma avukatı sürecin doğru işlemesine büyük katkı sağlar.

Boşanma Sebepleri ve Yasal Dayanakları

Türk Medeni Kanunu, evlilik birliğinin sona erdirilebilmesi için belirli boşanma sebepleri öngörmüştür. Boşanma sebepleri genel sebep ve özel sebepler olarak ikiye ayrılır . Genel sebep, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır. Özel sebepler ise kanunda tek tek sayılmış olup zina, hayata kast gibi durumlardır. Aşağıda bu sebepler ve dayandıkları TMK maddeleri açıklanmaktadır:

Genel Boşanma Sebebi: Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması

TMK m.166/1’e göre evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış ise eşlerden her biri boşanma davası açabilir . Halk arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinen bu genel sebep, evlilikte yaşanan ciddi uyumsuzlukları ve onarılamaz çatışmaları kapsar.

Örneğin sürekli geçimsizlik, ciddi güvensizlik, psikolojik uyumsuzluk veya evlilikten beklenen amaçların gerçekleşmemesi gibi durumlar bu kategoriye girebilir. Burada önemli olan, ortak yaşamın çekilmez hale geldiğinin ispatlanmasıdır. Temelinden sarsılma sebebine dayanarak açılan davalarda kusur ilkesi de gündeme gelir: Davacı eşin kusuru tamamen veya davalıdan daha ağır ise, davalı boşanmaya itiraz edebilir .

Ancak bu itiraz hakkın kötüye kullanılması niteliğinde görülürse ve evliliğin devamında taraflar veya çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, mahkeme boşanmaya hükmedebilir . Yani davacı ağır kusurlu olsa bile, evlilik fiilen bitmiş ve devamı anlamsız hale gelmişse boşanma kararı verilebilmektedir. Genel sebebe dayalı boşanma davalarında geniş bir takdir yetkisi bulunan hâkim, tüm olayları ve delilleri değerlendirerek evlilik birliğinin gerçekten sarsılıp sarsılmadığına kanaat getirir . Bu sebeple şiddetli geçimsizlik iddiasıyla açılan davalarda öne sürülen olguların inandırıcı delillerle desteklenmesi önem taşır.

Özel Boşanma Sebepleri (TMK m.161–165)

Türk Medeni Kanunu’nda 161 ila 165. maddeler arasında sayılan özel boşanma sebepleri, belirli ağır ihlal ve durumlara dayanmaktadır . Bu sebepler gerçekleştiğinde kanun, bunlara dayanarak boşanma talep edilebileceğini öngörmüştür. Özel sebepler şunlardır:

Zina (TMK m.161)

Zina, eşlerden birinin evlilik dışı cinsel ilişki kurması durumudur. Kanun, zina yapmış eşe karşı diğer eşe boşanma davası hakkı tanımıştır . Zina sebebiyle dava açabilmek için davacı eş, olayı öğrenmesinden itibaren 6 ay ve her halükarda zina eyleminin üzerinden 5 yıl içinde davayı açmalıdır . Bu süreler hak düşürücü süre niteliğindedir; süresi içinde kullanılmazsa dava hakkı kaybolur. Ayrıca kanun “affeden tarafın dava hakkı yoktur” diyerek, eşinin zina fiilini öğrenip affeden kişinin sonradan bu sebebe dayanamayacağını hükme bağlamıştır .

Zina iddiasıyla boşanmada en kritik husus, zinanın ispatıdır. Bu genellikle mesajlar, fotoğraflar, otel kayıtları gibi delillerle ortaya konmaya çalışılır. Yargıtay kararlarında da zinanın kesin delillerle ispatının gerektiği, sadece şüpheye dayalı iddialarla boşanma kararı verilemeyeceği vurgulanmıştır. Zinaya dayalı boşanmada davalı eş tamamen kusurlu sayılır ve bunun sonucu olarak tazminat gibi feri taleplerde zinakar eş aleyhine kararlar verilebilir.

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m.162)

Eşlerden birinin, diğerinin hayatına kastetmesi (canına kıymaya teşebbüs etmesi) boşanma sebebidir . Bunun yanı sıra eşe karşı pek kötü muamele (fiziksel şiddet, ağır eziyet) veya ağır derecede onur kırıcı davranış da bu madde kapsamında özel boşanma sebebi sayılır . Örneğin eşe sistematik olarak şiddet uygulamak, onu ciddi biçimde aşağılamak, onurunu zedelemek bu kapsamdadır.

Bu sebeplere dayanan davalarda da öğrenmeden itibaren 6 ay ve fiilin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içinde dava açma süresi öngörülmüştür . Affeden tarafın dava hakkı olmayacağı kuralı burada da geçerlidir . Uygulamada özellikle fiziksel şiddet vakaları TMK 162 kapsamında sıkça boşanma nedeni yapılmaktadır. Eşini ölümle tehdit etme, intihara zorlama gibi hayata kast teşkil eden davranışlar da en ağır boşanma nedenlerindendir.

Bu gibi durumlarda ceza soruşturmaları da gündeme gelebilir. Mahkeme, tek bir ciddi fiziksel saldırıyı bile boşanma nedeni sayabileceği gibi, sürekli tartışma ve hakaret içeren onur kırıcı tutumları da boşanma sebebi kabul edebilir. Delil olarak darp raporları, tanık beyanları, yazılı mesajlar kullanılabilir. Bu tür ağır kusurlu davranışlarda bulunan eş boşanmada kusurlu sayılacak ve muhtemelen karşı tarafa tazminat ödemek zorunda kalacaktır.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m.163)

Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya toplumun genel ahlak anlayışına göre haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu nedenle onunla birlikte yaşaması diğer eş için beklenemez hale gelirse, bu da bir boşanma sebebidir . Küçük düşürücü suç kavramına ağır hapis cezalarını gerektiren adli suçlar örnek verilebilir; örneğin yüz kızartıcı suçlar (dolandırıcılık, hırsızlık gibi) veya aile için utanç verici kabul edilebilecek suçlar.

Haysiyetsiz hayat sürme ise kişinin toplumca ahlaken kabul görmeyen, sürekli ve iradi yaşam tarzını ifade eder (örn. sürekli alkol/uyuşturucu kullanımıyla aileye zarar vermek, sürekli ve açıkça gayri meşru ilişkiler yaşamak, fuhuş yapmak gibi). Bu maddeye dayanarak boşanma davası açmak için herhangi bir süre sınırlaması öngörülmemiştir; eş böyle bir durumdan rahatsız olduğu sürece her zaman davayı açabilir .

Burada önemli olan, ortak yaşamın karşı tarafın suçu veya yaşam biçimi yüzünden çekilmez hale gelmesidir. Örneğin eşinin hapse girmesi nedeniyle aile birliği fiilen sarsılmışsa veya eşin namus ve sadakat yükümlülüklerine aykırı bir yaşam sürmesi toplum içinde diğer eşi utandırıyorsa, bu maddeye dayanılabilir. Yargı uygulamasında TMK 163’e dayanan davalarda, diğer eşin itibarı ve ortak yaşam üzerindeki etkiler dikkate alınır. Suçun niteliği veya yaşam tarzının aile onurunu zedeleyip zedelemediği somut olay bazında değerlendirilir. Bu sebeple açılan boşanma davalarında da davacı eşin iddialarını kanıtlaması gerekir (sabıka kaydı, tanık beyanı vb. delillerle).

Terk (TMK m.164)

Beykoz boşanma avukatı, boşanma davalarındaki hukuki süreçlerde müvekkillerine destek sağlar.

Eşlerden birinin, evlilikten doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk etmesi veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi de boşanma sebebidir . Kanun, terk olgusunun devam etmesi ve bazı prosedürlerin işletilmesi şartıyla terk edilen eşe dava hakkı verir. Buna göre, terk olayının üzerinden en az 6 ay geçmiş ve terkin devam ediyor olması gerekir .

Ayrıca terk edilen eşin mahkemeye başvurarak hakim veya noter aracılığıyla terk eden eşe eve dönmesi için ihtar göndermesi şarttır . İhtar resmi şekilde yapıldıktan sonra en az 2 ay daha geçmeli ve eş bu süre zarfında da dönmemiş olmalıdır . Bu koşullar gerçekleştiğinde terk sebebiyle boşanma davası açılabilir. Hatta diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan ya da haklı sebep olmadan eve dönmesini engelleyen eş de kanunen “terk etmiş” sayılır .

Terk sebebiyle davalarda, genellikle eşin evi hangi tarihte ve ne maksatla terk ettiği, dönüş ihtarında bulunulup bulunulmadığı gibi noktalar incelenir. Uygulamada bu prosedür hatasız yürütülmediğinde davanın reddine sıkça rastlanır. Bu nedenle terk ihtarının usule uygun yapılması (örneğin noter kanalıyla veya mahkeme kararıyla ilan yoluyla) önemlidir . Terk fiili ispatlandığında ve yasal şartlar tamamlandığında, terk eden eş tamamen kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilir. Bu durumda terk edilen eş, manevi açıdan haklı bir konumda olduğundan tazminat ve nafaka gibi taleplerde avantajlı olabilir.

Akıl Hastalığı (TMK m.165)

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin haklarını korumak için etkili çözümler sunar.

Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse ve hastalığın geçme olanağı da bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilirse, bu durum boşanma sebebidir . Burada kanun, akıl hastalığı nedeniyle evlilik birliğinin sürdürülemez olmasını aramaktadır.

Örneğin eşin ileri derecede psikoz, demans gibi tedavisi mümkün olmayan bir akıl hastalığına yakalanması ve birlikte yaşamayı imkânsız hale getirmesi halinde diğer eş boşanma davası açabilir. Ancak bu davanın kabulü için tam teşekküllü bir hastaneden alınacak sağlık kurulu raporuyla, hastalığın geçmesinin mümkün olmadığının ispatı şarttır . Yani kanun koyucu bu ağır nedeni somut ve ciddi güvencelere bağlamıştır.

Akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında, hastalığın evlilikten sonra ortaya çıkmış olması tipik bir durumdur (önceden bilinen bir hastalık değilse). Mahkeme, rapor aldırarak hastalığın sürekliliğini ve evlilik birliğine etkisini değerlendirir. Eğer raporda hastalığın şifa bulmaz nitelikte olduğu belirtilmişse ve diğer eş bakım yükümlülüğünü artık taşıyamayacak durumda olduğunu ileri sürüyorsa, boşanmaya karar verilebilir. Bu durumda da kusur aranmaz, zira akıl hastalığı kişinin iradesi dışında bir durumdur; ancak evliliğin selameti için kanun bu imkanı tanımıştır.

Özel boşanma sebeplerine dayalı davalarda, ilgili sebebin kanunda öngörülen şartlarının ispatlanması zorunludur. Her bir özel sebep, kendi içinde sınırlı şartlara tabi olduğundan, doğru hukuki sebebe dayanmak ve süresinde başvurmak önemlidir. Aksi takdirde dava reddedilebilir veya genel sebebe (şiddetli geçimsizlik) çevrilerek yürütülebilir. Bu noktada hukuki danışmanlık almak, hangi sebebe dayanılacağının tespiti açısından faydalı olacaktır.

Fiili Ayrılık (Üç Yıl Ayrı Kalma) Kuralı ve Son Gelişmeler

Türk Medeni Kanunu m.166/4, geçmişte fiili ayrılık nedeniyle boşanmaya imkân tanıyan bir hüküm içeriyordu . Bu hükme göre daha önce herhangi bir sebeple açılmış boşanma davası reddedilip kesinleştiğinde, kararın kesinleşme tarihinden itibaren üç yıl geçmesi ve bu süre zarfında eşlerin ortak hayatı yeniden kurmamış olmaları halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin başvurusu üzerine mahkeme boşanmaya karar verirdi .

Uygulamada “üç yıl kuralı” olarak bilinen bu hüküm, evlilik birliğini fiilen bitmiş kabul ederek boşanmayı kolaylaştıran bir mekanizma idi. Ancak Anayasa Mahkemesi, 22 Şubat 2024 tarihli kararıyla TMK m.166/4 hükmünü Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir . Yüksek Mahkeme, boşanma davasının reddinden sonra 3 yıl bekleme şartının bireyleri makul olmayan süreyle evli kalmaya zorladığı ve özel hayata saygı hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle bu kuralı Anayasa’ya aykırı bulmuştur .

İptal kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmek üzere verildiğinden, 2024 Kasım ayı itibariyle TMK 166/4 yürürlükten kalkmıştır . Bu gelişme neticesinde, artık tek taraflı boşanma için üç yıl ayrı kalma kuralı uygulanmayacaktır. Kanun koyucunun, Anayasa Mahkemesi kararına istinaden bu alanda yeni bir düzenleme yapması beklenmektedir.

Bu değişiklik, fiilen bitmiş evliliklerde dahi yasal boşanma kararı alabilmek için başka gerekçelere dayanma zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Özetle güncel hukukî durumda, sadece fiili ayrılığa dayanarak boşanmaya hükmedilmesi yolu kapatılmıştır. Bu önemli değişiklik, boşanma hukukunda güncel gelişmelerin takibini gerekli kılmaktadır. Beykoz boşanma avukatları da müvekkillerini bu doğrultuda bilgilendirerek yeni yasal duruma uygun strateji belirlemelidir.

Bu süreçte Beykoz boşanma avukatı, tarafların haklarını gözeterek, anlaşmalı boşanma sürecinde de önemli bir rol üstlenmektedir.

Anlaşmalı Boşanma: Koşulları ve Süreci

Beykoz boşanma avukatı, hukuki süreçleri takip ederek müvekkillerinin haklarının korunmasını sağlar.

Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanmanın tüm sonuçları konusunda uzlaşarak mahkemeye birlikte başvurması veya açılan davayı diğer eşin kabul etmesi durumudur . Türk Medeni Kanunu m.166/3, anlaşmalı boşanma yolunu özel bir kolaylaştırılmış usul olarak düzenlemiştir. Anlaşmalı boşanma yoluna gidebilmek için evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır .

Evlilik bir yılı doldurmamışsa, taraflar anlaşmış olsalar dahi anlaşmalı olarak boşanamazlar; bu durumda normal (çekişmeli) usulle davayı yürütmek gerekir. Evlilik bir yıl ve üzeri ise eşlerin mahkemeye birlikte başvurması veya bir eşin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi yeterlidir .

Mahkeme bu halde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağını kabul eder. Ancak hakimin anlaşmalı boşanmaya hükmedebilmesi için bazı şartlar vardır: Hakim, tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmelidir . Yani eşlerin özgür iradeleriyle boşanmak istediklerinden emin olunur (örneğin zorlama, tehdit altında anlaşma yapıp yapmadıkları değerlendirilir).

Ayrıca hakimin, taraflarca sunulan boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu ile ilgili anlaşmayı uygun bulması gerekir . Eşler, anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı gibi tüm konularda uzlaşmış olmalıdır. Hakim, bu protokolü çocuk ve tarafların menfaatine aykırı bulursa gerekli değişiklikleri yapabilir; bu değişikliklerin taraflarca kabulü halinde boşanma kararı verilir . Örneğin, velayet konusunda anlaşma çocuğun menfaatine aykırı ise hakim farklı bir düzenleme önerebilir.

Anlaşmalı boşanma süreci genellikle tek celsede sonuçlanır. Taraflar protokol ile birlikte mahkemeye başvurduktan sonra mahkeme kısa bir duruşma günü verir. Duruşmada her iki eşin de bizzat hazır bulunarak boşanma iradelerini sözlü olarak da teyit etmeleri gerekir. Hakim, protokolü ve beyanları uygun bulursa aynı duruşmada boşanma kararı verebilir. Anlaşmalı boşanmalarda temyiz yoluna genellikle başvurulmaz ve karar kısa sürede kesinleşir. Bu nedenle anlaşmalı boşanma, çekişmeli davalara kıyasla çok daha hızlıdır.

Nitekim ülkemizde anlaşmalı boşanma davaları çoğunlukla 1-2 ay içinde tamamlanabilmektedir . Hatta bazen usulüne uygun hazırlanan protokol ile birkaç hafta içinde dahi boşanma gerçekleşebilir . Anlaşmalı boşanmanın hızlı ve stres seviyesinin görece düşük olması, tarafların uzlaşabildiği durumlarda tercih edilmesini sağlamaktadır. Ancak anlaşmalı boşanma için gereken tam mutabakat her zaman mümkün olmayabilir.

Özellikle nafaka miktarı, velayet gibi kritik konularda uzlaşma sağlanamazsa bu yol tıkanır. Böyle durumlarda dava çekişmeli olarak yürütülecektir. Son olarak, anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken hukuken geçerli ve net ifadeler kullanılması çok önemlidir. Bu belgede yapılacak hatalar, ileride icrada veya fer’i davalarda sorunlara yol açabilir. Bu nedenle tarafların bir boşanma avukatının yardımıyla protokolü düzenlemeleri tavsiye edilir. Avukat, tarafların isteklerini hukuka uygun şekilde metne yansıtarak hak kaybı riskini minimize edecektir .

Çekişmeli Boşanma: Süreç ve Deliller

Tarafların boşanmanın koşulları üzerinde anlaşamadığı veya tek taraflı irade ile yürüyen boşanma davalarına çekişmeli boşanma denir. Çekişmeli boşanmada davacı eş, yukarıda açıklanan yasal sebeplerden birine (veya birden fazlasına) dayanarak boşanma talep eder.

Davalı eş ise boşanmak istemeyebilir veya boşanma sonuçları (nafaka, tazminat, velayet vb.) konusunda ihtilaf çıkarabilir. Bu durumda, mahkeme tam yargılama usulüyle olayı aydınlatır ve haklı sebep varsa boşanmaya hükmeder. Çekişmeli boşanma süreci anlaşmalıya göre çok daha kapsamlıdır. Dava dilekçesi ve cevap dilekçesi aşamalarından sonra taraflar ikinci dilekçelerini (cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) sunarlar. Ön inceleme duruşmasında ihtilaf konuları belirlenir ve sulh imkânı değerlendirilir.

Taraflar uzlaşmazsa tahkikat aşamasına geçilir; bu aşamada tanık dinletme, bilirkişi incelemesi, uzman raporları, sunduğu delillerin incelenmesi gibi işlemler yapılır. Örneğin davacı eş zina iddiasında bulunmuşsa, buna dair deliller (otelde konaklama kayıtları, telefon dökümleri vb.) mahkemeye sunulup incelenir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına ilişkin olarak ispat yükü kuralı işler: Her eş, dayandığı vakıaları ispatla mükelleftir (MK m.6 genel ispat ilkesi).

Hakim, takdiri delil ilkesine göre sunulan delilleri değerlendirerek bir kanaate ulaşır . Boşanma davalarında hâkim, davanın dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe onları ispatlanmış sayamaz . Bu nedenle çekişmeli davalarda delil sunumu kritik önemdedir. Yazılı belgeler, fotoğraflar, uzman raporları, tanık beyanları, hatta gerektiğinde sosyal medya kayıtları dahi delil olarak değerlendirilebilir.

Çekişmeli boşanmada davanın süresi anlaşmalıya kıyasla oldukça uzundur. Somut olaya ve yargı çevresindeki iş yüküne bağlı olarak ilk derece yargılaması birkaç duruşma sonunda karara bağlanabilir. Ortalama bir çekişmeli boşanma davası Türkiye’de 6 ay ile 3 yıl arasında sonuçlanabilmektedir . Davanın kompleksliği arttıkça (örneğin hem boşanma hem mal paylaşımı aynı anda görülüyorsa veya velayet çekişmesi varsa) süreç uzar .

Ayrıca karara karşı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulursa dosyanın kesinleşmesi yılları bulabilir. Özellikle büyük şehirlerde mahkemelerin iş yoğunluğu nedeniyle duruşmalar arasındaki aralıklar uzun olabilmektedir. Ayrıca her yıl adli tatil döneminde (Temmuz sonundan Eylül başına kadar) yargılama faaliyetleri yavaşladığından, örneğin Ağustos ayında boşanma kararları minimum seviyede çıkıp Eylül ayında tekrar yükselmektedir . Tüm bu etkenler çekişmeli bir boşanma davasının ne kadar süreceğini etkiler.

Beykoz boşanma avukatı, boşanma sürecinde yaşanan zorlukları hafifletmek için çalışmalarını sürdürür.

Delillerin toplanması ve sunulması aşamasında usul kurallarına uygun hareket etmek gerekir. Örneğin özel hayatın gizliliğini ihlal eden yasa dışı deliller (izinsiz ses/video kaydı gibi) mahkemede dikkate alınmayabilir. Bu nedenle, eldeki delillerin hukuka uygun yollardan temin edilmiş olması önemlidir. Boşanma avukatları, hangi delilin nasıl sunulacağı, tanıkların nasıl ifade vereceği gibi konularda strateji geliştirerek müvekkillerinin davasını en iyi şekilde sunmaya çalışır. Çekişmeli davalarda mahkeme, çocukların durumu etkileniyorsa sosyal hizmet uzmanı raporu alarak velayet konusunda tavsiye isteyebilir; veya kusur tespiti için bilirkişiden dijital incelemeler talep edebilir. Tüm bunlar davanın seyrini belirler.

Sonuçta hakim, toplanan deliller ışığında boşanma sebebinin gerçekleşip gerçekleşmediğine kanaat getirir. Eğer kanıtlar boşanmayı haklı kılacak nitelikte ise boşanmaya ve gerekli fer’i sonuçlara (nafaka, velayet vs.) karar verilir; aksi halde dava reddedilir. Davanın reddi durumunda belirli şartlarla üç yıl sonra (TMK 166/4 iptal edilmeden önce) tekrar dava açılabiliyordu, ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrası artık reddi kesinleşmiş davadan sonra üç yıl beklemek tek başına boşanma imkânı vermemektedir . Bu durum, çekişmeli davalarda doğru strateji ve güçlü delil sunmanın önemini daha da artırmıştır.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin her türlü yasal yükümlülüğünü yerine getirmesi için rehberlik eder.

Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Boşanma süresinin uzunluğu, davanın anlaşmalı veya çekişmeli olmasına ve dosyanın özelliklerine göre önemli ölçüde değişir. Anlaşmalı boşanma davaları genellikle çok kısa sürede sonuçlanır. Taraflar bir protokol ile başvurduktan sonra genellikle tek celsede karar çıktığı için yaklaşık 1 hafta ila 2 ay gibi bir sürede kesinleşme mümkün olmaktadır . Özellikle protokolde eksiklik yoksa ve duruşma günü yakın bir tarihe verilebilmişse birkaç hafta içinde dahi evlilik sona erebilir. Buna karşın çekişmeli boşanma davalarında durum farklıdır. Tarafların uzlaşamaması ve delil durumuna göre çekişmeli davalar ortalama 6 ay ile 3 yıl arasında sonuçlanır .

Bu oldukça geniş bir aralıktır, çünkü bazı davalar çok az duruşmada bitse de bazıları hem istinaf hem Yargıtay aşamalarını tüketerek yıllarca sürebilir. Örneğin çekişmeli bir dava, ilk derece mahkemesinde 1 yıl sürdükten sonra istinafa gidip oradan 6 ay içinde karar alabilir; ancak Yargıtay’a temyize giderse orada dosyanın sonuçlanması birkaç yıl ekleyebilir. Bu nedenle bir davanın kesin bitiş süresini önceden kestirmek zordur. İstanbul gibi büyük şehirlerde mahkemelerin iş yükü fazladır ve duruşma araları 3-4 ay olabilmektedir, bu da süreci uzatır. Ayrıca tarafların delil sunma sürecini uzatması, örneğin ek delil listeleri vermesi, tanık sayısının fazla olması gibi etkenler yargılamayı geciktirir.

Boşanma davalarının süresini etkileyen bir diğer husus da adli tatil ve yargılamaya getirilen olası kısıtlamalardır. Her yıl 20 Temmuz – 31 Ağustos arası adli tatil döneminde aile mahkemeleri kural olarak yeni duruşma yapmaz, sadece acil işler görülür. Bu dönemde dava açılabilir ancak duruşma tarihleri tatil sonrasına bırakılır. Örneğin 2022 yılı verilerine göre Ağustos ayında boşanma sayılarında belirgin bir düşüş olmuş, eylül ayında adli tatil biter bitmez beş kat artış gözlenmiştir . Bu da sürecin doğal bir uzama nedenidir. Bunun dışında, pandemi gibi olağanüstü durumlar yargı süreçlerini yavaşlatabileceği gibi, mahkemelerde hâkim veya personel değişiklikleri, rapor almalar da takvimi etkileyebilir.

Taraflar arasındaki ihtilaf konularının çokluğu, davanın süresini doğrudan artırır . Örneğin hem boşanma, hem çocukların velayeti, hem mal paylaşımı, hem de nafaka-tazminat konuları aynı davada çözümlenmeye çalışılırsa, bu her bir konuda inceleme gerektireceğinden dava uzar. Bazı durumlarda mahkemeler, mal paylaşımı gibi konuları boşanma kararı kesinleştikten sonraya bırakmaktadır (mal rejiminin tasfiyesi ayrı bir dava konusu da olabilir). Bu, boşanma kararını hızlandırsa da mal paylaşımı davası daha sonra ayrı bir süre alacaktır.

Özetle: Anlaşmalı boşanmalar birkaç hafta ile birkaç ay içinde sonuçlanabilirken, çekişmeli boşanmalar birkaç yıl sürebilir. Tarafların uzlaşma eğilimi, mahkemenin iş yükü, delillerin toplanma süresi ve kanun yolu süreçleri toplam sürenin belirleyicisidir. Bu belirsizlik, boşanma sürecinin stresli yanlarından biridir. Bu süreçte avukatınız, davanın gereksiz yere uzamaması için usul işlemlerini zamanında yapmak, gerekiyorsa ara kararların hızla yerine getirilmesini sağlamak gibi önlemler alacaktır. Unutulmamalıdır ki her boşanma davası kendi dinamiklerine sahiptir ve benzer sebeplere dayansa bile farklı sürelerde sonuçlanabilir.

Boşanmada Nafaka ve Türleri

Boşanma davalarının en önemli sonuçlarından biri nafaka konusudur. Türk hukukunda üç tür nafaka karşımıza çıkar: Tedbir nafakası, İştirak nafakası ve Yoksulluk nafakası .

  • Tedbir Nafakası: Boşanma davası devam ederken, mahkemenin geçici önlem olarak hükmettiği nafakadır. Davanın açılmasıyla birlikte, hâkim kendiliğinden veya talep üzerine, dava süresince ekonomik açıdan zorluk yaşayan eş ve çocuklar için tedbir nafakasına karar verebilir (TMK m.169). Örneğin çalışmayan eş ve çocuklar için, dava süresince diğer eşin belirli bir miktar geçimlik ödemesine hükmedilebilir. Tedbir nafakası, dava sonuçlanınca verilen yoksulluk veya iştirak nafakasından ayrı olup dava süreciyle sınırlıdır.
  • İştirak Nafakası: Çocuklar için nafaka olarak da bilinir. Boşanma kararı verilip çocukların velayeti anneye veya babaya bırakıldığında, velayeti almayan ebeveynin müşterek çocukların bakım ve eğitim giderlerine katkı amacıyla ödediği nafakadır. TMK m.182 gereğince hâkim, boşanma kararıyla birlikte iştirak nafakasına hükmeder. İştirak nafakası, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Bu nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun ihtiyaçları ve nafaka ödeyecek ebeveynin mali gücü dikkate alınır. Örneğin Beykoz’da yaşayan bir çocuk için okul, giyim, sağlık giderleri hesaplanarak uygun bir miktar takdir edilebilir. Kanunen velayet kendisine verilmeyen anne veya baba, çocuğun giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlüdür .
  • Yoksulluk Nafakası: Boşanma sonucu ekonomik olarak yoksulluğa düşecek eş lehine öngörülen nafakadır. TMK m.175’e göre boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla, diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka (yoksulluk nafakası) talep edebilir . Yani ev hanımı olan veya düşük geliri olan bir eş, boşanma sonrası geçimini sağlayamayacak durumda kalıyorsa ve boşanmada tam kusurlu değilse, diğer eşin maddi gücü oranında nafaka alabilir.
  • Bu nafaka süresizdir ancak belirli şartlarda kaldırılabilir (nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi, fiilen evli gibi yaşaması, ölmesi veya malî durumunun iyileşmesi halinde nafaka kalkar; ayrıca nafaka borçlusunun ölümüyle de sona erer) . Yoksulluk nafakasının miktarı ve devamına ilişkin hükümler yargı kararlarıyla şekillenir. Uygulamada, nafaka talep eden eşin kusurunun diğer eşten daha ağır olmaması gerekir; eşit kusur durumunda da nafaka hakkı doğabilir. Örneğin mahkeme her iki eşi de kusurlu bulmuşsa fakat boşanma ile kadın yoksulluğa düşecekse, kadının kusuru daha ağır olmadığı sürece nafaka takdir edilebilir. Nafaka miktarı, tarafların yaşam standardı, gelirleri ve ekonomik durumları göz önüne alınarak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir.

Belirtmek gerekir ki, nafaka kararları kesin değildir; koşullar değişirse artırma veya azaltma davası açılabilir. Örneğin nafaka ödeyen eşin geliri ciddi şekilde düştüyse veya nafaka alan eşin durumu iyileştiyse, nafakanın yeniden belirlenmesi için mahkemeye başvurulabilir . Yine, yoksulluk nafakası alan eş evlenmeden fiilen bir ilişki yaşamaya başlar ve maddi desteğe ihtiyaç kalmazsa, nafaka borçlusu mahkemeye başvurarak nafakanın kaldırılmasını talep edebilir .

Türk hukukunda yoksulluk nafakasının süresiz olması zaman zaman tartışma konusu olmaktadır. Yakın dönemde bu konuda yasal değişiklik hazırlıkları yapılmışsa da, halihazırda süre sınırı yargıç takdirine bırakılmıştır (uygulamada makul süre sonunda kaldırılması yönünde Yargıtay’ın eğilimi kararlarla şekillenmektedir).

Toparlamak gerekirse, boşanmada nafaka; dava sürecinde geçici tedbir nafakası, çocuklar için iştirak nafakası ve yoksulluğa düşecek eş için yoksulluk nafakası olarak ortaya çıkar. Miktar ve koşullar her olayın özelliğine göre belirlenir. Beykoz gibi yaşam maliyetinin İstanbul ortalamasında olduğu bir bölgede nafaka miktarları da hayat pahalılığı dikkate alınarak takdir edilmektedir. Nafaka yükümlüsü, mahkemece belirlenen bu miktarları düzenli ödemek zorundadır; ödenmemesi halinde icra takibi ve gerektiğinde hapisle tazyik gibi yaptırımlar söz konusudur.

Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat

Boşanma davası sonucunda kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, boşanma yüzünden uğradığı zararlar için karşı taraftan tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu m.174, boşanmada maddi ve manevi tazminat koşullarını düzenler.

  • Maddi Tazminat: Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu eş, karşı taraftan uygun miktarda maddi tazminat isteyebilir . Burada “mevcut veya beklenen menfaat” ile kastedilen, evlilik devam etseydi elde edilecek menfaatlerdir. Örneğin evlilik birliğinin sona ermesiyle ekonomik olarak zarara uğramak (işini bırakmış olmak, kariyerinden feragat etmek, mal rejimiyle ilgili kayıplar vb.) maddi tazminat kapsamına girebilir. Tazminata hükmedilebilmesi için, talep eden eşin boşanmada ağır kusurlu olmaması gerekir. Tam kusurlu eş maddi tazminat alamaz; fakat az kusurlu eş, tamamen kusurlu eşten tazminat alabilir.
  • Mahkeme maddi tazminat miktarını takdir ederken tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, kusur derecelerini ve evlilik süresini dikkate alır. Örneğin aldatma nedeniyle boşanmada aldatılan eş lehine, evlilik süresinin uzunluğu ve uğradığı manevi/maddi kayıplar göz önüne alınarak ciddi bir tazminata hükmedilebilir. Maddi tazminat ya toplu para ya da irat (düzenli ödeme) biçiminde ödetilebilir . Toplu ödenirse boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte bir defada ödenir; irat biçiminde (aylık/yıllık) ödenmesine karar verilirse, belli şartlarda bu ödemeler sonradan artırılıp azaltılabilir veya kanunda belirtilen durumlarda kendiliğinden sona erer .
  • Manevi Tazminat: Boşanmaya yol açan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan eş, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda para ödenmesini talep edebilir . Manevi tazminatın amacı, boşanma sebebiyle yaşanan elem, üzüntü, onur kırılması gibi manevi zararların bir nebze de olsa parayla telafi edilmesidir. Örneğin eşinin sadakatsizliği (zina) nedeniyle toplum içinde onuru zedelenen veya derin acı yaşayan bir kişi, manevi tazminat talep edebilir.
  • Yine şiddet görmüş, aşağılanmış eş, kişilik haklarının ihlali gerekçesiyle manevi tazminat isteyebilir. Manevi tazminat miktarı takdir edilirken tarafların kusur ağırlığı, fiilin ağırlığı, yarattığı psikolojik etki göz önüne alınır. Kusurlu eş, boşanma sebebi olan olgularla diğerinin kişilik haklarına saldırıda bulunmuş olmalıdır. Örneğin yalnızca geçimsizlik nedeniyle boşanma halinde manevi tazminat pek söz konusu olmazken, aldatma, şiddet, onur kırıcı davranış durumlarında manevi tazminat sıkça gündeme gelir. Manevi tazminat irtibat biçiminde ödenemez, sadece toptan bir meblağ olarak hükmedilir (yani taksitlendirilmiş gelir şeklinde manevi tazminat olmaz).

Tazminat taleplerinde ispat, boşanma davasının genel ispatıyla paralel yürür. Davacı eş hem boşanma sebebini hem de bundan ötürü zarara uğradığını ortaya koymalıdır. Örneğin zina nedeniyle maddi tazminat isteyen eş, boşanma sonucu maddi menfaatlerinin (örneğin aile birliğinin ekonomik desteğinin) zarar gördüğünü kanıtlamalıdır. Manevi tazminat isteyen eş ise, boşanma sebebinin kendi manevi dünyasında yarattığı olumsuz etkileri mahkemeye anlatır; burada genelde hakimin takdirine dayalı bir değerlendirme yapılır. Uygulamada maddi ve manevi tazminat talepleri çoğu zaman birlikte ileri sürülür. Mahkeme uygun görürse her ikisine de hükmeder.

Tazminat alacaklarının ödenme şekli de kararda belirlenir. Maddi tazminat taksitler (irat) halinde ödenecekse nafaka benzeri bir süreç işler ve belirli hallerde kendiliğinden kalkar (örneğin maddi tazminat irat şeklinde bağlanmışsa alacaklı yeniden evlenirse kesilir) . Manevi tazminat ise tek seferlik olduğundan böyle bir durum yoktur. Tazminat alacakları, kararın kesinleşmesiyle muaccel olur ve ödenmezse icra takibine konu edilebilir.

Özetle, boşanma hukukunda tazminat, evliliğin bitmesiyle zarar gören eşin hakkaniyete uygun bir telafi elde etmesini amaçlar. Kusur ilkesi burada belirleyicidir: Kusuru ağır olan eş, karşı taraftan tazminat talep edemez; fakat daha az kusurlu ya da kusursuz eş, diğerinden hem maddi hem manevi tazminat alabilir . Beykoz özelinde veya genel olarak, mahkemeler tazminat miktarlarını takdir ederken benzer kriterleri uygular, ancak bölgenin ekonomik koşulları, tarafların sosyo-ekonomik durumu gibi etkenler de miktarlarda dolaylı olarak yansıyabilir. Örneğin gelir düzeyi çok yüksek bir eşin kusurlu olması halinde, diğer eş lehine takdir edilecek maddi tazminat da buna göre daha yüksek olabilecektir.

Boşanmada Velayet ve Çocuk Hakları

Boşanma davasının en hassas yönlerinden biri, müşterek çocukların velayeti meselesidir. Velayet, ergin olmayan (18 yaşından küçük) çocukların bakım, eğitim, gözetim ve temsil hakkını ifade eder. Evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti ortaklaşa kullanırlar . Ancak boşanma durumunda, kanunen velayet ebeveynlerden birine verilir . Mahkeme, boşanma kararı ile birlikte çocukların velayetini kime bırakacağını takdir eder (TMK m.336). Bu kararda en öncelikli kriter, çocuğun üstün yararıdır . Yani hakim, hangi ebeveynle kalmanın çocuğun fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimi için daha yararlı olacağını değerlendirir. Türk hukukunda ve uluslararası hukukta (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3 gibi) çocuk haklarının temeli, çocuğun menfaatinin korunmasıdır.

Uygulamada velayet konusunda mahkemeler, çocukların yaşına, bakım ihtiyaçlarına, anne-baba ile olan bağlarına, eğitim ve sağlık durumlarına, hatta çocuğun kendi tercihini açıklayabilecek yaşta ise (genellikle 8-10 yaştan büyükse) onun isteklerine bakarlar. Küçük yaşlardaki çocukların (özellikle 0-6 yaş grubu) anne şefkatine ve bakımına daha çok muhtaç olduğu kabul edildiğinden, boşanmada anneye verilme olasılığı daha yüksektir .

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, anne bakımına muhtaç yaştaki (yenidoğan, süt çağında veya anaokulu çağındaki) çocukların velayeti anne bakımında ciddi bir engel olmadığı sürece anneye bırakılır. Ancak bu bir kesin kural değildir; annenin psikolojik rahatsızlığı, kötü yaşam tarzı, çocuğa ilgisizliği gibi ciddi sebepler varsa baba lehine velayet verilebilir. Daha büyük çocuklarda (okul çağında) ise anne ve babanın koşulları daha eşit değerlendirilebilir; eğitim imkânları, çocuğun alıştığı çevre gibi unsurlar öne çıkar.

Mahkeme velayet kararını verirken çoğunlukla sosyal inceleme raporu aldırır. Aile Mahkemesi nezdinde görev yapan uzman pedagog, psikolog veya sosyal hizmet uzmanları, anne ve babayı ev ortamında ziyaret ederek veya görüşerek bir rapor hazırlarlar. Bu raporda çocuğun hangi ebeveynle kalmasının menfaatine olacağı konusunda uzman görüşü sunulur. Hakim bu raporu dikkate alır ancak kesin olarak bağlanmaz; nihai takdir mahkemeye aittir. Velayet hakkı, çocuğun dini eğitiminden okul seçimine, sağlık kararlarından günlük bakımına kadar pek çok konuda söz sahibi olma yetkisini içerir.

Velayet kendisine verilmeyen ebeveyn için ise mahkeme, kişisel ilişki (görüş) hakkı düzenler. Bu da çocuğun, velayet kendisinde olmayan anne veya babasıyla belli aralıklarla görüşmesini sağlar. Kanun, kişisel ilişki düzenlenirken de çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının gözetilmesini emreder .

Örneğin çok küçük bir çocuğun gece yatılı kalması uygun görülmeyebilirken, daha büyük çocuk için iki haftada bir hafta sonu yatılı kalma şeklinde görüşme düzenlenebilir. Tatil dönemleri, bayramlar da paylaştırılır. Velayet hakkına sahip olmayan taraf, çocuğuyla bu belirlenen çerçevede görüşecektir. Bu ebeveynin çocuğun hayatından tamamen çıkarılması söz konusu değildir; aksine hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk (AİHS m.8 aile hayatına saygı hakkı) çocuğun anne ve babasıyla kişisel ilişki kurma hakkını güvence altına alır.

Velayet verilen taraf, çocuğun bakım ve eğitim masraflarını da üstlenir ancak diğer ebeveyn de iştirak nafakası yoluyla bu masraflara katılmak zorundadır (yukarıda açıklandığı gibi). Örneğin boşanma sonrası çocukların velayeti anneye verildiyse, baba hem iştirak nafakası ödeyecek hem de mahkemece belirlenen günlerde çocuklarını görebilecektir.

Beykoz boşanma avukatı, boşanma sürecinin akışının düzgün işlemesi adına gerekli adımları atar.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerine yasalardaki değişiklikler hakkında bilgi vererek davaların etkili yürütülmesine yardımcı olur.

Velayet kararı kesin hüküm niteliğinde değildir, koşullar değişirse velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Örneğin velayet kendisine verilen anne, boşanma sonrası çocuğa bakamaz hale gelirse veya ağır bir hastalığa yakalanırsa, baba velayetin kendisine verilmesi için dava açabilir. Ya da velayet sahibi ebeveyn çocuğa kötü davranmaya başlarsa velayet değişikliği gündeme gelebilir. TMK m.349 ve devamında, velayetin değiştirilmesine ilişkin esaslar düzenlenmiştir; çocuğun menfaati gerektiriyorsa hakim velayet sahibini değiştirebilir .

Son olarak, çocuğun soyadı ve diğer velayetle bağlantılı haklar da boşanma sonrası önem kazanır. Türk hukukuna göre çocuk, velayet kimde ise onun soyadını taşır. Boşanma ile anneye verilen velayet durumunda, çocuk annenin bekârlık soyadını değil, evlilikten gelen babanın soyadını taşımaya devam eder; ancak anne kendi soyadını alacağı için soyadı farkı ortaya çıkar. Bu durumda anne, çocuğun üstün yararı varsa velayet hakkına dayanarak çocuğa kendi soyadını vermek için dava açabilir (Yakın dönemde Yargıtay ve AYM kararları, velayet sahibi annenin çocuğa kendi soyadını verebilmesine imkân tanımıştır).

Özetle, boşanmada velayet konusu her aile için ayrı bir hassasiyet taşır. Mahkeme, titizlikle tüm şartları değerlendirip çocuğun yararına en uygun kararı vermeye çalışır. Beykoz boşanma avukatı ile çalışan taraflar, velayet konusunda mahkemeye sunacakları deliller ve talepler hususunda profesyonel destek alarak çocuklarının geleceği için en doğru adımları atabilirler. Çocuğun düzeni, eğitimi ve mutluluğu göz önünde bulundurularak, mümkünse anne ve baba işbirliği içinde çözümler üretmeye gayret etmelidir. Velayet konusunda anlaşmazlık ne kadar az olursa, çocuğun süreçten etkilenmesi de o denli azalacaktır.

Boşanmada Mal Paylaşımı (Mal Rejiminin Tasfiyesi)

Evliliğin sona ermesiyle gündeme gelen konulardan biri de eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, yani mal paylaşımı meselesidir. Türkiye’de 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun ile edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Eğer eşler evlilik sırasında başka bir mal rejimini (mal ayrılığı, mal ortaklığı gibi) sözleşme ile seçmemişlerse, evlilik boyunca edinilen mallar kural olarak yarı yarıya paylaştırılır (edinilmiş mallara katılma rejiminin sonucu olarak).

TMK m.218 ve devamındaki hükümlere göre, edinilmiş mal kavramı, eşlerin evlilik süresince emekleri karşılığı elde ettikleri gelirleri ve edindikleri varlıkları kapsar (ücret geliri, emekli maaşı, çalışma kazancı, edinilen taşınmazlar, araçlar vb.). Buna karşılık eşlerin kişisel malları (evlilikten önce sahip oldukları mallar, miras kalan veya karşılıksız kazanılan mallar, manevi tazminat alacakları gibi) paylaşım dışıdır.

Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra talep edilebilir (zira önce evlilik resmen sona ermeli ki mal rejimi sona ersin). TMK m.179’a göre boşanma halinde mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır . Yani edinilmiş mallara katılma rejimindelerse onun kuralları tatbik edilir; eğer mal ayrılığı anlaşması yapmışlarsa herkes kendi malını alır.

Edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağı denen bir hesaplama yapılır. Her eş, diğer eşin edinilmiş mallarının yarısı üzerinde alacak hakkına sahiptir. Basitçe örneklersek: Eşlerden biri evlilik süresince 200.000 TL değerinde mal edinmiş (edinilmiş mallar toplamı) ve diğer eş de 100.000 TL değerinde edinmiş olsun. Boşanmada, birinci eşin edinilmiş malları 200.000, diğerininki 100.000 olarak kabul edilirse, toplam 300.000 üzerinden her birine 150.000 TL düşecektir.

Birinci eş kendi 200.000’inden 150.000’sini kendisi “zaten” almış sayılır, kalan 50.000’i diğer eşe katılma alacağı olarak öder. Bu basit formül tabii ki fiiliyatta karmaşık olabilmekte, borçlar, kişisel mal sayılan kalemler, katkı payı alacakları gibi unsurlar denkleştirmeye girmektedir. Özellikle ev kadınlarının, çalışmayan eşlerin emeği, ev içi emeğin de edinilmiş mal kapsamında değeri olduğu kabul edilerek yasa onlara da paylaşım hakkı tanımıştır.

Mal paylaşımında en çok anlaşmazlık çıkan noktalardan biri, aile konutu ve taşınmazların durumudur. Örneğin Beykoz’da aile konutu olarak kullanılan bir ev varsa ve tapusu sadece eşlerden biri adına ise, diğer eş bunun yarı değerini talep edebilir. Uygulamada aile konutu genellikle eşlerin birlikte yaşadığı ve en değerli malvarlığı unsurlarından biri olduğundan, bunun paylaşımı önem arz eder. Mahkeme, mal paylaşımı davasında gerekirse bilirkişi görevlendirerek taşınmazın, araçların, ziynet eşyalarının değerini tespit eder. Ziynet eşyaları (takılar) genelde kadına ait kişisel mal sayılmakla birlikte, bu konuda düğün takılarının kime ait olduğu noktasında da davalar görülmektedir.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin haklarını korumak için her türlü yasal seçenekleri değerlendirir.

Eşler evlilik sırasında mal rejimi sözleşmesi yaparak kanundan farklı bir paylaşım düzeni belirleyebilirler. Örneğin noterde mal ayrılığı sözleşmesi yapmışlarsa, boşanmada herkes kendi üzerine kayıtlı malı alır, karşı tarafta hak iddia edemez. Ancak böyle bir sözleşme yoksa kanunun öngördüğü edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olur.

Mal paylaşımı davası, boşanma davasından ayrı bir dava olarak da yürütülebilir veya bazı durumlarda boşanma ile birlikte yürütülebilir. Fakat uygulamada karmaşık olmaması için genelde boşanma davası bitip kesinleştikten sonra mal rejimi davası açılır. Bu davanın zaman aşımı süresi, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 1 yıldır . Yani eşler, boşandıktan sonra bir yıl içinde mal paylaşımı talebinde bulunmalıdır, aksi halde hak düşer.

Mal paylaşımında her bir mal kalemi için kimin ne kadar hak iddia edeceği hesaplanır. Örneğin evlilik süresince alınmış bir araba satıldıysa, bedeli edinilmiş mal kabul edilir ve bedel üzerinden hesaplama yapılır. Kimi zaman, bir eş diğerine ait malın edinilmesine katkı sağlamışsa (örneğin kocanın üzerine kayıtlı evi alırken kadın da para koymuşsa), katkı oranında alacak talebi de gündeme gelir. Bu, katılma alacağından ayrı, “katkı payı alacağı” olarak Borçlar Kanunu genel hükümlerine dayanır ve ayrıca ileri sürülebilir.

Boşanmada mal paylaşımı, teknik ve karmaşık olabildiğinden, çoğu zaman bilirkişi hesaplamalarını gerektirir. Taraflar açısından hak kaybı yaşamamak için, evlilik süresince edinilen malların kayıtlarını tutmak, hangi malın ne zaman ve nasıl elde edildiğini belgelemek önemlidir. Örneğin banka hesap dökümleri, tapu kayıtları, araç kayıtları vs. delil olacaktır. Aile konutu şerhi gibi hususlar da mal rejimi açısından önem arz edebilir; aile konutu şerhi bulunan evlerde, eşlerden biri tek başına evi satamaz, bu da mal rejimi davasında güvence sağlar.

Sonuç olarak, boşanma halinde mal rejiminin tasfiyesi kanun hükümleri çerçevesinde yapılır. Eşitliğe dayalı edinilmiş mallara katılma rejimi sayesinde, özellikle ev hanımları gibi geliri olmayan eşlerin emeklerinin karşılıksız kalmaması amaçlanmıştır. Beykoz gibi taşınmaz değerlerinin yüksek olabileceği bir ilçede, mal paylaşımı davaları ekonomik değeri büyük sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle tarafların bu süreçte uzman bir boşanma avukatından destek alması, hesaplamaların doğru yapılması ve hak edilen payın tam olarak alınabilmesi için yararlı olacaktır. Bilinçli bir yaklaşım ve doğru hukuki hamlelerle, mal paylaşımı süreci adil bir şekilde tamamlanabilir.

Beykoz Boşanma Avukatı Seçimi ve Dikkat Edilecek Hususlar

Boşanma sürecinin başarılı ve hak kaybı yaşanmadan yürütülmesi, büyük ölçüde seçtiğiniz avukatın yetkinliğine bağlıdır. İstanbul gibi hukuk hizmetlerinin çok çeşitlendiği bir metropolde, Beykoz boşanma avukatı seçerken bazı kriterlere özellikle dikkat edilmelidir:

  • Uzmanlık ve Deneyim: Boşanma ve aile hukuku alanında uzman, bu tür davalarda tecrübeli bir avukat tercih edilmelidir. Aile hukukunun kendine özgü dinamikleri vardır; tecrübeli bir avukat, hem kanuni düzenlemelere hem de Yargıtay içtihatlarına vakıf olarak sizi en iyi şekilde temsil edecektir. Örneğin çekişmeli boşanmalarda delil toplama, nafaka ve tazminat hesapları, velayet çekişmesi gibi konular uzmanlık gerektirir. Avukatın geçmişte benzer davalarda elde ettiği sonuçlar, deneyiminin göstergesi olabilir.
  • Yerel Mahkeme Bilgisi: Beykoz ilçesi, İstanbul Anadolu yargı çevresine dahildir. Bu bölgedeki aile mahkemelerinin işleyişine ve uygulamalarına aşina bir avukat avantaj sağlar. Her ne kadar kanunlar ülke çapında bir olsa da mahkemelerin iş yükü, uygulama alışkanlıkları ufak farklılıklar gösterebilir. Marmara Bölgesi’nde deneyimli bir boşanma avukatı, yerel uygulamalara hâkimiyeti sayesinde müvekkiline stratejik katkı sunabilir . Örneğin Beykoz Aile Mahkemesi’nde davaların ne kadar sürede sonuçlandığı, hangi konularda bilirkişi görüşü alındığı gibi pratik bilgilere vakıf olmak önemlidir.
  • İletişim ve Güven: Boşanma süreci kişisel ve hassas bilgilerin paylaşıldığı bir süreçtir. Avukatınızla açıkça iletişim kurabilmeli ve ona güvenebilmelisiniz. Sizin önceliklerinizi anlayan, sorularınıza sabırla cevap veren, dava boyunca sizi bilgilendiren bir avukat seçmek süreci psikolojik olarak da rahatlatır. Avukat-müvekkil arasındaki gizlilik, yasal bir yükümlülük olmasının yanı sıra güven ilişkisinin temelidir. Özellikle ailevi konularda görüşmelerin gizli kalacağından emin olmalısınız.
  • Referanslar ve Başarı Öyküleri: Mümkünse, avukatın daha önce temsil ettiği müvekkillerin memnuniyet düzeyini öğrenmek yararlı olabilir. İnternet üzerindeki yorumlar, çevrenizdeki tavsiyeler veya avukatın yayınladığı makaleler, onun iş yapış biçimi hakkında fikir verebilir. Örneğin Avukat Bilal Alyar gibi aile hukuku alanında kapsamlı makaleler yayınlayan ve bilgisini kamuoyuyla paylaşan hukukçular, bu alandaki hakimiyetini göstermektedir. Elbette her boşanma davası farklıdır; ancak avukatın benzer durumlarda gösterdiği performans, sizin davanız için bir gösterge olabilir.
  • Ücretlendirme ve Şeffaflık: Avukatlık hizmetinin ücreti konusunda baştan şeffaf bir görüşme yapılmalıdır. Boşanma avukatlarının ücretleri davanın niteliğine, kapsamına ve avukatın tecrübesine göre değişkenlik gösterir. Türkiye Barolar Birliği’nin her yıl yayınladığı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, boşanma davaları için asgari bir ücret belirler. Örneğin 2024 yılı için çekişmeli bir boşanma davasında avukatlık asgari ücreti 30.000 TL + KDV olarak belirlenmiştir . Hiçbir avukat bu taban ücretin altında bir ücret talep edemez. Ücret, anlaşmalı boşanma gibi daha basit işlerde nispeten daha düşük, çekişmeli ve uzun davalarda daha yüksek olabilir. Avukatınızla ücretin kapsamını (dava ücreti, ek masraflar, olası ek dava veya işler) baştan netleştirip sözleşme yapmanız önerilir. Bu sayede süreç içinde mali konular sürpriz yaratmaz.
  • Anlaşma ve Alternatif Çözüm Yollarına Yaklaşım: İyi bir boşanma avukatı, müvekkilinin menfaatini en üstte tutarak gerekirse dostane çözüm yollarını da değerlendirmelidir . Yani her boşanma davası mahkeme salonunda çekişerek bitmek zorunda değildir. Uzlaşma imkânı varsa avukatınız bunu teşvik etmeli, arabuluculuk veya karşı tarafla makul bir protokol yapma ihtimalini değerlendirmelidir. Özellikle çocukların etkilendiği durumlarda, kırıcı bir yargılama süreci yerine anlaşmayla sonuç almak herkes için daha iyi olabilir. Avukatınızın bu dengeyi gözetmesi, gerektiğinde sert bir savunmacı gerektiğinde ise uzlaşmacı bir danışman olabilmesi idealdir.
  • Resmî Vekalet ve Dava Vekilliği: Seçtiğiniz avukatın baroya kayıtlı, yetkin bir avukat olduğundan emin olun. Vekaletnamenizi çıkartırken aile mahkemesinde dava takip yetkisini de kapsadığını kontrol edin. Bazı durumlarda ekip halinde çalışan hukuk bürolarında, sizin davanıza bir ekip bakabilir; bu durumda da ekibin başında deneyimli bir avukatın olmasına dikkat ediniz.

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin her türlü yasal süreçlerini yönetir.

Bir Beykoz boşanma avukatı ile çalışmanın avantajı, hem İstanbul’un geneline dair bir tecrübe hem de Beykoz ve civarındaki hukuki çevreye aşinalık olacaktır. İstanbul Anadolu Adliyesi’nde veya Beykoz Adliyesi’nde düzenli olarak dava takip eden bir avukat, oradaki prosedürlere hakimdir. Elbette her şeyden önce avukatınızın sizin ihtiyaç ve beklentilerinize uygun biri olması gerekir. Boşanma davası sadece hukuki değil, aynı zamanda bir insan hikayesidir ve avukatınız bu hikayeyi anlamalı, sizi hem yasal hem duygusal olarak destekleyebilmelidir. Doğru avukatı seçmek, boşanma sürecinin belirsizliklerini azaltarak yeni bir başlangıç yapmanızı kolaylaştıracaktır.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Beykoz’da boşanma davası hangi mahkemede açılır?

Beykoz boşanma avukatı, nafaka ve tazminat taleplerinde de müvekkillerine yardım eder.

Beykoz boşanma avukatı, boşanma sürecinin karmaşık yapısını kolaylaştırarak, müvekkillerinin stresini azaltır.

Boşanma davaları, aile mahkemesinin görev alanındadır. Beykoz ilçesinde ikamet edenler, Beykoz Adliyesi bünyesindeki Aile Mahkemesi’ne başvurabilir. Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı aydır birlikte oturulan yer mahkemesi yetkilidir . Dolayısıyla eşlerden biri Beykoz’da yaşıyorsa boşanma davası Beykoz Aile Mahkemesi’nde açılabilir. (Beykoz’da aile mahkemesi teşkilatı bulunmaması halinde, İstanbul Anadolu Adliyesi Aile Mahkemeleri yetkili olur.)

Anlaşmalı boşanma için gerekli şartlar nelerdir?

Beykoz boşanma avukatı, müvekkillerinin ihtiyaç duyduğu her aşamada yanında yer alır.

Anlaşmalı boşanma yapabilmek için evlilik bir yılı doldurmuş olmalıdır . Eşler, boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat vs.) ve çocukların durumu (velayet, iştirak nafakası) hakkında tam bir anlaşma protokolü hazırlamalıdır. Her iki eş de duruşmaya bizzat katılıp hakime boşanma iradesini serbestçe açıkladığını beyan etmelidir . Hakim, protokoldeki düzenlemeleri çocukların menfaati ve tarafların hakları açısından uygun bulursa anlaşmalı boşanmaya hükmeder . Kısaca; 1 yıllık evlilik, tarafların tam mutabakatı ve duruşmada onay vermeleri anlaşmalı boşanmanın temel şartlarıdır.

Çekişmeli boşanma davası ne kadar sürer?

Çekişmeli boşanma davalarının süresi, somut olaya ve yargı çevresine göre değişir. Genel olarak 6 ay ile 3 yıl arasında sonuçlanabilir . İlk derece mahkemesinde birkaç duruşmada karar çıkabilir (örneğin 1 yılda), ancak dosya istinaf ve temyiz aşamalarına giderse toplam süre birkaç yılı bulabilir. Özellikle delillerin toplanması uzun sürdüğünde veya mahkemelerin iş yükü fazlaysa duruşmalar arası süre açılır. İstanbul gibi büyük şehirlerde ortalama bir çekişmeli boşanma davası yaklaşık 1-2 yılda karara bağlanmakta, Yargıtay safhası ile birlikte kesinleşme 2-3 yılı bulabilmektedir. Anlaşmalı boşanmalar ise çok daha kısa sürede, çoğunlukla tek celsede (yaklaşık birkaç hafta- birkaç ay içinde) bitmektedir .

Boşanmada nafaka ve tazminata nasıl karar verilir?

Hakim, boşanma kararı verirken talep olmasa bile çocuk için iştirak nafakasına kendiliğinden karar verir; eşlerin talebi varsa yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminat taleplerini değerlendirir. Nafaka miktarları, nafaka ödeyecek kişinin gelirine ve nafaka alacaklının ihtiyacına göre belirlenir. Örneğin yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek kusuru daha az olan eşe, diğer tarafın mali gücü oranında bağlanır .

Çocuklar için iştirak nafakası, çocuğun giderlerini karşılamak üzere velayeti alamayan ebeveynin gelir durumuna göre takdir edilir . Tazminat konusuna gelince; eğer boşanmaya sebep olan olaylarda bir taraf tamamen veya daha ağır kusurlu ise, diğer tarafın menfaatleri zedelendiyse maddi tazminat takdir edilebilir . Ayrıca kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf lehine uygun miktarda manevi tazminat ödenmesine karar verilebilir . Tazminat ve nafakaya karar verilebilmesi için kusur durumları ve mali durumlar yargılama sırasında ortaya konulur; hakim hukuka ve hakkaniyete uygun bir sonuca varır.

Boşanma davasında velayet genellikle kime verilir?

Velayet, çocuğun üstün yararı gözetilerek anne veya babadan birine verilir. Küçük yaşlardaki çocukların anne bakım ve şefkatine daha muhtaç olduğu kabul edildiğinden, özellikle 0-6 yaş aralığında çoğunlukla anneye verilir (eğer annenin bu görevi yapmasına engel ciddi bir durumu yoksa) . Daha büyük çocuklarda, her iki tarafın koşulları kapsamlı değerlendirilir; maddi imkânlar, eğitim ortamı, çocuğun eğilimleri ve bağları dikkate alınır.

Boşanma sonrası velayet kendisine verilmeyen taraf ile çocuk arasında mahkeme uygun bir kişisel ilişki (görüşme) düzeni kurar . Özetle velayet konusunda cinsiyet otomatik bir kriter değildir; önemli olan çocuğun fiziksel ve ruhsal esenliği için en doğru tercihtir. Uygulamada, anneler küçük çocuklar için avantajlı görünse de babanın bakım konusundaki istekliliği ve imkânları uygunsa baba da velayeti alabilir. Mahkeme her somut durumda çocuğun menfaatine odaklanır.

Boşanma davası için avukat tutmak zorunlu mu?

Hayır, Türkiye’de boşanma davası açmak için avukat tutma zorunluluğu yoktur . Taraflar hukuken kendi davalarını takip edebilirler. Ancak özellikle çekişmeli boşanmalarda usul kuralları, delil sunma, dilekçe aşamaları, kanun yolları gibi karmaşık süreçler olduğundan bir boşanma avukatından profesyonel yardım almak kuvvetle tavsiye edilir.

Avukat olmadan da (örneğin anlaşmalı boşanmada) dava yürütülebilir ve hakim hukuki yönlendirme yapar; fakat hak kaybı yaşanmaması, taleplerin doğru ileri sürülmesi için deneyimli bir avukatın desteği önemlidir. Ayrıca maddi durumu yetersiz olanlar, bulundukları ilin barosuna başvurarak adli yardım kapsamında ücretsiz avukat talep edebilirler . Özellikle şiddet mağduru kadınlar ve ekonomik durumu kötü olanlar için barolar öncelikli olarak avukat görevlendirmektedir .

Beykoz boşanma avukatı, boşanma süreçleriyle ilgili tüm ayrıntılara hakimdir.

Boşanma avukatı ücreti ne kadardır?

Boşanma davalarında avukatlık ücreti; davanın niteliğine, avukatın deneyimine ve işin kapsamına göre değişir. Her yıl yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, belirli bir taban ücret öngörür. Örneğin 2024 yılı için çekişmeli boşanma davasında asgari ücret 30.000 TL + %20 KDV olarak belirlenmiştir . Anlaşmalı boşanma davaları, iş yükü daha az olduğu için genellikle daha düşük ücretlerle yapılır; bazı avukatlar bu tür davalar için sabit paket ücret uygulayabilir.

Çekişmeli davalarda ise ücret genellikle daha yüksektir ve dava süresine veya zorluğuna göre değişebilir. Kimi avukatlar, boşanma sonucunda kazanılacak mal varlığının belli bir yüzdesi üzerinden de anlaşma yapabilmektedir (özellikle mal paylaşımı davaları için). Beykoz ilçesindeki avukatlık ücretleri de İstanbul genelindeki ortalamaya yakındır; talebin yoğunluğu ve avukatın ünü fiyatlarda etkili olabilir. Önemli olan, müvekkilin avukatı ile ücret ve ödeme koşullarını en baştan netleştirmesidir. Ücret konusunda sözleşme yapmak, hangi hizmetlerin ücrete dahil olduğunu (dava dilekçesi, duruşmalar, istinaf/temyiz vs.) belirlemek sonradan doğabilecek anlaşmazlıkları önler.

Beykoz Boşanma Avukatı Makale Özeti (Anahtar Kelimeler)

Beykoz boşanma avukatı ile çalışan kişiler, en iyi hukuki desteği alarak süreçlerini sorunsuz bir şekilde yürütebilirler.

Beykoz boşanma avukatı, İstanbul Beykoz ilçesinde boşanma davası açmayı düşünen kişilere hukuki destek sağlayan uzman aile hukuku avukatıdır. Bu makalede Beykoz anlaşmalı boşanma avukatı ve çekişmeli boşanma süreci tüm detaylarıyla ele alınmıştır. Beykoz’da boşanma davası nasıl açılır, Beykoz Aile Mahkemesi’nin yetkisi ve İstanbul genelindeki boşanma oranları gibi konular resmi kaynaklarla açıklanmıştır. Beykoz en iyi boşanma avukatı tercih edilirken dikkat edilmesi gereken hususlar, boşanma avukatı ücretleri ve avukat tutmanın önemi vurgulanmıştır.

Makale boyunca nafaka, velayet, mal paylaşımı, anlaşmalı boşanma protokolü, çekişmeli boşanma delilleri ve tazminat gibi tüm kritik başlıklar üzerinde durulmuş, Marmara Bölgesi ve İstanbul özelindeki uygulamalara değinilmiştir. Sonuç olarak, İstanbul Beykoz boşanma avukatı arayışında olanlar için kapsamlı bir rehber sunulmuş, Beykoz boşanma davası süreçleri akademik bir bakış açısıyla ve SEO uyumlu şekilde özetlenmiştir. Ayrıca Beykoz boşanma avukatı tavsiye, Beykoz boşanma avukatı ücretleri, Beykoz aile hukuku avukatı gibi merak edilen konular da yanıtlanarak, bölgede boşanma konusunda doğru bilgi arayan kişilere ışık tutmak amaçlanmıştır.

beykoz boşanma avukatı

. https://www.anayasa.gov.tr/tr/anasayfa/ https://www.yargitay.gov.tr/ istanbul boşanma avukatı – avukatı beykoz boşanma – beykoz avukat ve hukuk – beykoz Çekişmeli boşanma avukatı

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top